cihaza birşey takmak değil de bir yazılım yükleniyor, buna da emu deniyor. Bu şekilde uydu alıcınıza bu kodları girebileceiniz bir menü ekleniyor. Her uydu alıcı için var mı bilmiyorum ama ben kendi uydu alıcıma kendi başıma yapmıştım rs232 kablo aracılığıyla. Ama evet 20 liraya yaptırılabilicek bir işlem.

bi soru da benden olsun @atmosphere in izniyle.
Bu emular receiver'in marka ve modeline göre ayri ayri mi oluyor? Bir ara ben de aramistim nette ama benim receiver in adi gecmiyordu hicbir yerde.

emu'lar marka ve modele göre ayrı oluyor.popüler marka ve modellere daha güncel ve hızlı yazılım desteği gelirken,model eskidikçe destek azalıyor.yazılım güncelleme işini kendiniz de yapabilirsiniz.nette bunun yolunu yordamını tarif eden birsürü site var.ama yok ben uğraşamam diyorsanız götürün uyducuya atıversin.

Kesinlikle Turan Dursun çevirisi iyidir. Açıktır, yalındır, sansürsüzdür, "özetleme"sizdir. :)

turan dursun elbet.su gibin berrak.

arapça sözcük az diye çeviri tercihi yapmak bence çok makul değil. turan dursun'un çevirisini okumadım, ama turan dursun genel olarak akademik "dürüstlüğü" sorgulanabilecek bir insan. yani severiz ederiz ama... dergah, yayınevi olarak bu konularda titiz bir kurum. dergah'ın çevirisini yaban atmamak gerekir diye düşünüyorum. bence o koca esere girişimeden evvel bir bilene (orijinalini okuyabilen bir bilen) doğrudan danışmakta fayda var.gerekirse arapça kürsü hocalarına falan e-mail atın sorun.

yürüyebiliyor musun koşabiliyor musun, tetik çekebiliyor musun, dışardan bakınca seni diğerlerinden ayıran fiziki bi kusurun var mı, yürümende falan aksaklık.

geçen yaz, arkadaşım 6,5şar miyop ve 3er astigmatla çürük raporu aldı, başka bi derdi de yoktu.

curuk verirler cok buyuk bir ihtimalle.

rentts'e cevaben: akşam yatarken, sabah kalkarken bariz ağrılar var çok doğal olarak. eğilip kalkmak zaten hak getire..
de dışarıdan bakınca gözükmez ki bunlar?

Çürüğe çıkarsın muhtemelen. Ama anlatman lazım derdini açık açık muayene eden doktora. Sesini çıkarmıyorsun diye kendini Şırnak'ta bulabilirsin.

Asıl korkumda o aslında..
Şimdi orada herşeyi ortaya dökünce "bu askerden kaçmak istiyor yollayın hibineyi" diye garez yapıp bi yere atarlarsa patlarım.. (1.90 boy ve 80 e yakın kilo var.. Kim görse "ehi ehi sen kesin gomando olacağn" diye takılıyor.)
Çekingen davranırsam da birşeyim yok diye göderirler diyorlar..
Ne bok yiyecem ben..

Efendi efendi derdini anlat, sakin ol kafii. Askerden yırtmak isteyen adamı gözünden anlıyorlar onlar merak etme.

öncelikle, muayeneye giderken tüm sağlık raporların, varsa röntgen filmlerin yanında olsun. askerlik şubesinde "sağlık sorunlarım var, askeri hastaneye sevk istiyorum" demelisin. sana da söylendiği gibi, sesini çıkarmazsan kimse detaylı muayene yapmaz, hem şubedeki memurun, hem de hastanedeki doktorun görmesini sağlayacaksın sorunlarını.

hangi şubede muayene olacağını mesajla gönderirsen biraz daha detaylı bilgi verebilirim.

bir de, komandoların boyu posu hakkında yanlış bilinen bir şeyi düzelteyim (ki bir sene öncesine kadar ben de öyle biliyordum), komanmdolar artık boylu poslu, iri yapı adaylardan değil, ufak tefek, güçlü ve çevik adaylardan seçiliyor. malum, hacim büyüdükçe hedef olma riski de artıyor.

komandolar hiç bi zaman boylu poslulardan değil aksine küçük ve çevik adamlardan seçilmiştir. sahada ne kadar hızlı hareket ederse bir tim o kadar yararlı olur.

kuvvetle muhtemel çürük.ancak tavsiyem şudur ki muayneye girdiğinde kesinlikle askeri hastaneye sevk iste.yoksa acemilikte muayne edilene kadar askerlik çilesini çekmek zorunda kalabilirsin.askerlikte durum şudur ki; konumu ne olursa olsun hiç kimse bir başkasının üzerine kalacak sorumluluğunu almak istemez.bu durumdan hareketle eğer askerlikte durumunuzda sakata sarabilecek,olağan zorlanmalarda sizde kalıcı yahut engelleyici (ki burda sizi davalı konuma sokabilecek demek daha doğru) herhangi bir durum mevcut ise çürüğe ayrılmanız muhtemel.ancak daha önce de dendiği gibi kesinlikle askeri hastaneye sevk isteyin.aksi halde geç olur,güç olur.

istanbulda olduğunu ve gümüşsuyu askeri hastanesine gideceğini farzediyorum:

ortopedideki tabip yüzbaşıydı sanırım berbat bi adam hiç bi dediğini dinlemiyor, hiç bir raporuna bakmıyor, kendi çektirdiği röntgeni bile açıp bakmıyor hatta. sadece sağa sola küfür eden bi adamdı. hiç bulaşma . (hoş.. yüzlerce adama uğraşıyo tabi yüksek stres altında.. ondan da olabilir )

sen direk ordaki göz doktorlarına git, iki tanesi muayene etmişti beni, gerçekten çok medeni adamlar görünce subay dediğin budur diyorsun. (onlar da yüzlerce adama bakıyorlar ama bozmuyolar seviyelerini heralde :) ) derdini anlat muayeneni yaptır. zaten 9 ar miyop demek bildiğim kadarıyla direk çürük demek.. seni en yakın heyete sevkederler. cidden 9 derece miyopsan kimse sana "bu askerden kaçmak istio" muamelesi yapmaz korkma..

ha oldu da kimselere derdini anlatamadın kendini bi anda birliğinde asker olarak buldun.. oraya gidip de ertesi günü eline çürük raporunu alıp dönen de biliyorum..hatta ben o hastanede 5 -6 gün sürünmüştüm.. hastaneyle heyetle kalabalıkla ugrasacagıma birlikte girerim diyen de var bolca.. korkma sen.

Her ölçü dokuz tık olarak düşün. Fakat 4/4 un aksine bu sefer 8 likler tıkları alıyor.

eger gercek bir metronomsa, ve bu tarz ritimleri gostermeyen eski bir metronomsa, her vurusu sekizlik gibi dusunerek.

yeni metronomlarda veya dijitallerde ise var genelde bu tip vuruslar.

ha metronom vermekten kasit herhangi bir seyle sizin tempo tutmaniz ise,

birki birki birki birkiüç, birki birki birki birkiüç diyişinize paralel gidecek 3 vurus yapmaniz.

birki - birki - birki - birkiüç
tak - tak - tak - takk

bana kızacaksınız belki ama elinizin altında internet deyu birşey var.acaba yok mu diye bir bakayım dedim lakin bir traktör römorku açıklama var.neyse zaten la traviata gayet ayrıntıya girmiş.

Örnekle anlamak en güzeli olduğu için 4lük, 8lik ve 8-16lık vuruşlarla 3 tane mp3 yapıp şuraya ekledim:

www.dosya.tc

(Her biri 5 saniye civarı)

edit: metronom 140.

aksak 9 8lik ritm demişsiniz. e güzel.
ama 3erli bölünme hangi vuruşta oluyor bunu belirtmemişsiniz?
3 2 2 2
2 3 2 2
2 2 3 2
2 2 2 3
hepsi 9/8liktir...
herhangi bir ritmi, sağlam biçimde saymak ve o şekilde çalmak, söylemek veya kaydetmek için iç bölünmelerine bölüp o şekilde metronom ayarladığınız veya düşündüğünüzde sorun hallolur.
misal: 2 2 2 3 = 9/8lik
12 12 12 123 sekizlik değerlere bölünmüşü...

6/8lik bir ölçü diyelim...
1 2 vurmak veya düşünmek yerine;
123 123 düşünüldüğünde çok daha leziz olacaktır...
keza içerik olarak aynı ama yapı olarak farklı oln 3/4lük ölçüde ise
12 12 12 çözümlenebilmekte...

öncelikle tamamen akıl yürüttüğümü söyliyeyim.bana burdaki durum tevekkül ile ilgiliymiş gibi geliyor.yani bir işin olmasını ummaktan,arzu etmektense allaha güven,onun iradesine inan gibi bir anlam var.yani şair diyor ki "bir işin olmasını delice,çılgınca arzu etme.olur ya da olmaz.neticede bu sonuçlar allahtan geliyor.sonuçlarına da arzuların doğrultusunda diretme.allah sana ne veriyorsa zaten senin için hayırlısını,güzelini verecektir." gibi..

bir işin iyi olmasını istemek kötü birşey mi? diye sormuşsun.şu minvalde din diyanet ve onun eksenindeki dogmatik düşünce ayrı,gerçekler ayrı diyebilirim sadece.

@ppp, makul. yani evet, inat hoş değildir, haklısın. dünyaya tamah etmemek lazım vs.
yalnız.. bir işin olmasını çok istememek lazım, burası tamam. o iş olduğunda niye reddedeyim ki (2. dize) yani zaten -az veya çok- olmasını istediğim bir işti o.
bir de madem iş oldu, neden ve neye inat etmeyeyim? yani zaten istediğim iş oluyor. hani istemesem de olsa, inat söz konusu olur ama istemişim ve olmuş!
acaba diyorum mana içinde mana mı gizli? bizim saksı basmıyor mu?

ben de hiç şahit olmasam da duymuştum o tarz bir şey.hatta google'a yazdım şimdi şöyle bir şeyler çıktı.


www.aksiyon.com.tr

''Tüm engellemelere rağmen Bayrampaşada cep telefonu çıkmasının önüne geçemeyen yönetim 280 milyar lira harcayarak cepsavar kurmuştu. Cezaevi içi ve çevresinde cep telefonu çekmiyor. Bölge halkı ve esnafını kızdırdı bu olay çünkü mağdur yine onlar oldu. Mahkumlar bu sefer Türk Telekomun hatlarını keşfetti.''

tam cezaevinin karşısında tanıdığım birileri oturuyor. ben de o civarda sık bulundum. hiç böyle bişey yaşamadım. o tanıdıklarımdan da böyle bişey duymadım. ve evet, malesef cezaevinin yakınlarında cep telefonu çekmiyor. gerçi artık orası cezaevi olmadığına göre değiştmiştir sanırım bu durum.

daha önceye ait o saatlerdeki rutinlerinizi bi düşünün.eğer daha önce belli saatler arasında rutin bir şekilde telefon görüşmesi -ki bu telefon görüşmesi de olmak zorunda değil.herhangi biriyle herhangi bir görüşme de olabilir.sevgiliyle konuşma,patrona rapor,eve bişey lazım mı diye sormaca gibi- yapıyorsanız ya da yaptıysanız,bu dürtü olarak kendini gösterebilir.tıpkı stres hormonu salgılayan bünyenin biyolojik saati kurarak sabah 7 de kalkmanız gereken bir günde 6:59 da kendiliğinden uyanmanız gibi.
bunun yanında ,ordan geçerken yolda gördüğünüz ama sizin dikkatinizi çekmeyen bir şey de sizi uyarabilir.farkında olmadığınız herhangi bir görsel bilinçaltınızdaki dürtüleri uyarabilir.tamamen bi teori olmakla birlikte,örneğin yol üzerinde gördüğünüz bir tabela ,bilinçaltında daha önce aramanız gereken birini hatırlatıyordur ve bu yüzden böyle şeyler hissediyor olabilirsiniz.
tabi dediğim gibi bunlar tamamen bir teori.

elbet bu sadece bir olasılık.bi düşünün derim.

şarap dumanı ikinci söylediğin mantıklı geldi. tabela ya da başka bişey beyni dürtüyor olabilir bi şekilde. ilk seçenek zor çünkü oradan geçişimin herhangi bir rutini yoktu.

ordan geçerken bu fikri aklınızda bulundurarak yolu biraz inceleyin.eğer böyle bi durum varsa bunu çözmeniz -ya da ne olduğunu bulmanız diyelim- artık daha kolay.eğer farkederseniz ne olduğunu da söyleyin ki olay sırlar perdesinden discovery channel düzlemine otursun :)

belki tam o civardan geçerken kafanız rahat oluyordur, o günkü işlerin büyük kısmını halletmiş oluyorsunuz ya da iş yerine / eve dönüyorsunuz artık, falan.

hangi ülke orası ?

sarıyer askerlik şubesinin dışındaki ilan panosunda bu maaş bağlama şartlarına dair bir ilan vardı. ama o eşlerle ilgiliydi. anneyi bilmiyorum. şubeyi arayın sorun.

askerliğini yedek subay olarak yapmayacaksan zaten asker maaşının kendisi 10-15 tl arası bişey.300-400 km lik yol için verdiği yol parası 5tl.buradan annelere maaş bağlansa bile bunun miktarını var sen tahmin et.

2. the game (michael douglaslı idi di mi?)

1. film de bana fatma girikle kadir inanırın filmi gibi geldi. ftma girik kadir inanıra gözlerini veriyordu mavi mavi bir kadir inanır oluyordu..
ama senin sorduğun yabancı bir film sanırım.
neyse..

2 numaralı filmi biliyorum ama sonunu söyleyip şahane spoiler verdiğiniz için buraya yazmayacağım.

edit: aha da üstte silver fox cha cha yazmış artık çok geç.

1- at first sight? val kilmer'dı sanki kör adam.
2- game
3- ? pas :)

3 bazuka değil de sniper tarzı bi laetti o. marc da cascos mu ne o oynuyordu.

1. at first sight
www.imdb.com

3. mark dacascos-sabotage
www.youtube.com
www.imdb.com

tesekkürü borc bilirim.

böyle takılın ya evlenip de napıcaksınız. evlilik süreci değil evliliğin bütünü iğrençtir bence. kızlardaki şu evlilik merakını da oldum olası anlamadım zaten

benim fikrim evlenmenizden yana, sebep ise evlilik yıkıcı olabildiği kadar yapıcıda olabilmektedir. babamıza bile güvenmemizin zor olduğu bir dönemde kişilerin kendi haklarını güvenceye alan, ilişkilerde eşitliği sağlayan bir kurum evlilik. gerek mal paylaşımı olsun, gerek birbirinizin üzerinde haklarınız olsun, evlilik en güzel çözüm. düşünsenize evlenmediğiniz zaman kafasına esen bırakıp gider, diğer taraf ortada kalır(olmaz olmaz dememek gerek, gerçekçi olalım iki tarafında böyle birşey yapma ihtimali var). evlilikte en azından bir anlaşma vardır, boşanma sürecine girildiği zaman iki tarafda ayağını bu duruma göre denk alabilir.

hiçbir zaman evlenmeyi aklımın ucundan geçirmedim(ki yaşım daha 18 fakat hayatta evlenmem) çünkü ömür boyu bir kızın nazını,sazını çekmekle uğraşmak bana abes gelir elbetteki farklı görüşler olacaktır ama hayatı barney stinson gibi yaşayın derim.

karsi tarafin evlenmek istemesinin nedenleri neler ve buna cevaplari senin icin anlasilir mi? bu onemli bir nokta. sayet sen de evlenmek istiyorsan ve tek cekincen o donemki tantanalarsa bence sorun yok, o zaman ikiniz de ortak paydada bulusun ve kimseye soylemeden evlenin. ikinizin de istedigi olmus olur.
tantanasi gerekcesi disinda da, evlenmek istemiyor olabilirsin, bu cok dogal ve tedavi edilmesi gereken birsey degil kanimca. kimi inssan boyle seviyor, olur yani.

Nikah yapıp aynı evde yaşamakla, yapmadan aynı evde yaşamak arasında herhangi bir fark yok, burada nikahtan kastım belediyeye gidip bir adet de bordo evlilik cüzdanı alınması. Ha eğer nikahtan kasıt, düğün dernek ailelerin işin içine girmesi ise, o zaman tabii ki beklentiler sorumluluklar sosyal çevre vb. değişiyor ve siz bunlara ayak uyduramayacağınızı düşünüyorsanız orası ayrı.

belirli süreli bir ilişkide (misal 2 yılı aşkın), her şey güzel gidiyorsa, güveniliyorsa, seviliyorsa, sayılıyorsa evlilikten çekinecek bir sebep göremiyorum. karşındaki insanı seviyorsan bu sürecin daha eğlenceli ve mutluluk verici olduğunu düşünüyorum.

zaten aynı evde yaşamanın, hayatın olağan sorumluluklarını beraber yüklenmenizin ilişkinizi yıpratacağını düşünüyorsanız, ilişkinizi tekrar gözden geçirmenizi tavsiye ederim. belki sandığınız kadar mükemmel değildir "ilişki".

evlenin ama dugun yapmayin.

ha evet bi de düğün konusu var. ben düğün nikah gelinlik damat yeni ev eşyası alma ıvır zıvır konularından hoşlanmıyorum dersen anlarım. ama öteki türlü çekinmenizde bir sebep göremiyorum gerçekten.

Bende o yollardan geçtim,aynen anlattığın gibi 2 sene beraber olduk bizimki tutturdu evlilik diye. Başta biraz direndikten sonra etraftaki eş dostun evlenin siz tavsiyelerine uyarak evlendik.15 sene oldu,şu anda 2 çocuğumuz var. BEYNİMİ SİKEYİM!!!!

ayrılın hocam, bi kadın evlilikten bahis acmıssa evlenmeden durmaz.

ahahahah hasanikisalakosmandört'e gülmek için login oldum üşenmeden ya :p


"taraflar birbirlerini çok sevmekte" ise, evleniniz, sünnet olmaktan daha fazla acı verecek bir şey değil. (hem evleniş anında, hem de evlendikten sonra) hele bir de askere gidip geldiyseniz, oh, onu da atlatmayı başardıysanız yani; tamamdır, evlilik çok kolay gelir. siz ki neler gördünüz efendim bir evlilik mi hayatınızı alt üst edecek. yapıverirsiniz bir nikah(sade olacak, şekerli ama), ondan sonra zaten yoluna girer işler. hem hanımefendinin gönlü olsun, hem de siz bir korkunuzdan(evlilik) kurtulun artık, aaa, kocaman adam oldunuz.

sevgiler. (şekerler sade olsun)

öncelikle cevaplarınız için teşekkürler;

bazı noktalara acıklık getirmek adına;

sonucta onunla birlikte yaşamak fikri benimde hoşuma gidiyor, ancak o nikah olmadan böyle birşeyin asla olamıyacağını (aile nedeni ile) dile getiriyor. ben ise öle kız istemedir, nikahtır (düğün zaten öldürsen kabul etmem de) damatlıktır, gelinliktir şekerdir, işyerindekilere davetiye vermektir o dönemdeki aile uyelerının kaprisini cekmektir, gergin olacak sevdiceği idare etmektir, hiç görmediğim uzak akrabalar ile muhatap olmaktır vs vs işlerinden azcık tırsıyorum. sakin bir yapım var ve evet kabul ederim asosyalim. nikah sonucta yalnızca sizin değil ailelerin de evlenmesine neden oluyor. onun annesi senin annen ablalar halalar eltiler görümceler kayınlar kuzenler emmiler vs vs bi dolu gereksiz ilave insan işte :)

ayrıca bir ömür boyu bir insanla bir hayatı paylaşma fikri beni azcık korkutuyor, belki de asıl korkutan başarısız olma ihtimali. ama bir yandan da yaşımız geçiyor(28), bu gune kadar hep onun sapı bunun copu diye acaba acaba diyerek dusunerek geçti, bazende biraz fazla düşündüğümü hissediyorum. yani en kotu ihtimalle yurumezse ayrılırız ucunda ölüm yok ya dıye kendımı teselli ediyorum. bilemiyorum işte kafam karışık anlayacağınız :), her türlü fikre açığım :)

evlilik'e doğru meylederseniz öyle ya da böyle "olmazsa bir gün ayrılırız zaten, oh, mis, hadi evlenelim" anlamına gelecek bir şey söylemeyin de kız arkadaşınıza. yürütemezseniz yine ayrılma hakkınız köşede dursun. baştan söylerseniz "bak ama istediğim zaman boşanırım hıı!" gibi olabilir. o da kötü bir şey. yani dile getirilmesi kötü. yoksa fikir mantıklı, rahatlatıcı.

O zaman bi anlaşma yapın sevdicekle. Diyin, bak sevgilim ben öyle evlenince akraba görüşmeleri istemem (ki ben de dedim bunu eş adayıma), öyle gelinlik damatlık oyuncaklarını sevmem, anneni her dakika evimde istemem, gel paşa paşa sade bir şekilde imzalarımızı atalım mis gibi geçinip gidelim...

Mesela benim de evlilikte hoşlanmadığım noktalar bunlar. Özellikle amca dayı elti yenge enişte ıvır zıvır bir ton insan eğer çift araya mesafeyi koyarsa giremez sanki. Tavrı koymak lazım.

"Bİ BAKALIM OLMAZSA AYRILIRIZ" Bu lafı bende çok söylüyodum zamanında. O iş öyle söylendiği gibi kolay değil canım. Bekara karı boşamak kolay tabii...

birlikte yaşamayı göze alıyorsanız aradaki imza farkı korkulacak bişey değil. evet evlenince aileler de işe dahil oluyor ama az çok tanıyorsunuzdur birbirinizin ailesini ya da fikriniz vardır. uyumlu olup olmayacağını bilirsiniz. belki çok seveceğiniz insanlarla tanışacaksınız? bence korkulacak bişey değil. hem birlikte yaşama durumunda aile baskısı vs daha fazla gerecektir muhtemelen. evlenmeden çocuk konusunu konuşmayı unutmayın. sonra kimse diğerine sürpriz yapmasın :)
ve akrabaların müdahil olması sizin tavrınıza bağlı. her ikiniz de yetişkin gibi davranır onları eskilerin deyimiyle "kapının dışında" tutmayı başarırsanız sıkıntı yaşamazsınız. eve almayın demiyorum aman ha.

öncelikle bazı şeylerin ayırdına varın.evliliği istemeyişiniz ,evlilik müessesesine inanmamanızdan mı yoksa evlilik sürecine girdiğinizde başınıza gelecek prosedürlerin sıkıcılığından mı? zira bu ikisi faklı şeyler.eğer evlilik olayının kendisine mantıksal olarak itirazınız varsa bunu sevdiceğinizle konuşup ona izah edin olmuyorsa ayrılın.ama bence sizin derdiniz bu değil.çünkü bu şekilde düşünen birisi evlilik beni azıcık korkutuyor,yaşımız da geçiyor,acaba evlenirsem başarısız olurmuyum gibi şeyleri kendine dert etmez(misal ben).sizinki evlenme sürecinde ve evlendikten sonra almanız beklenen sorumluluklardan korkma durumu.lakin görünen o ki aslında siz evlenmek istiyorsunuz.örneğin bütün bu evlenme öncesi tantanasının olmayacağını size garanti etsek evlenmeyi kabul edersiniz gibi geliyor.cevap evet ise o zaman sırf sorumluluklardan kaçmak için evlenmemek sizi ilerde pişman eder.ki bu durumda bu sorumluluğu elbet almak zorunda kalacaksınız.

düğün nedir ya ? aile arasında yapın bi nikah çat çıkın balayına.

hazır olmadığın açıkça ortada iken kendini de, onu da, insanları da yorma.

insan sadece kendini sever abi.
-ama ben onu cok seviyorum. yalan!

hayatının geri kalananının nasıl devam etmesini istediğinle ilgili bir durum. evlilik aşkı öldürür mü falan filan bilmem ne ama zaten evlilik hayatı rayına koymakla ilgili (ekonomik politik eleştirilerini başka zaman inceleriz)... evlilikte aşk nadiren vardır herhalde, ama sevgi-dayanışma-yalnız ölmeme isteği... vs

neyse anlamsız oluyor, burada bitireyim.

arkadaşım, evlilikte iki ihtimal vardır ya mutlu olursun, ya da olmazsın iki ucu boklu değnek. ya evlenirsin pişman olursun, ya da ayrılırsın "lan yoksa..." diye kalır aklında. eğer tek çekincen kız isteme, düğün-dernek işleri ise korkma, hayatında 1 kere yapacaksın(tekrar evlenmeyeceksen eğer :) ) olacak bitecek, sünnet gibi, sünnettende korkardık :D. neyse söylemek istediğim evlenin bi deneyin(2 yıl çocuk yapmayın mesela, 2 yıl sonunda mutluysanız hala, o zaman çocuk düşünürsünüz) mutlu olmazsanız boşanırsınız, hayatınızda kazandığınız bi deneyim olarak kalır elinizde.

hasanikisalakosmandört' e güldüğüm kadar gülmedim uzun zamandır hiçbirşeye. BEYNİMİ SİKEYİM.

cevap verenler arasında evli olan var mı bilmiyorum ama 8 yıl flört ettiği biriyle 6 yıldır evli olan biri olarak sizin yaşınız evlilik için henüz erken (28),bi kere otuzu devirmeniz lazım,aynı kişiyle hayat sıkıcı evet bu doğru,ilk yıllar mutluluktan uçarken sonra iş biraz monotonlaşır, kimi insan sıkılır kimi insan sıkılmaz bu durumdan, evlilikte asıl eşik çocuk sahibi olmaktır, çocuk bir çok evlilik için büyük bir sınavdır, burada asıl sorun tüm herşeyi bir kenara bırakırsak siz istemiyorsunuz,istemediğiniz birşeyi yapmayın,o korktuğunuz düğün,akraba filan işin en kolay atlatılacak tarafları, önemli olan evlenmek istemek, bunu isteyene kadar bekleyin derim, kadınlar ısrar eder evet çünkü toplum kadına evliliği bir görev gibi sunar,evlenen görevi başarır, statü sahibi olur,evlenemeyen ise kız kurusu olur,evlenmeyen erkeklere takılmış bir isim yoktur mesela,sevgiliniz sizi anlayışla karşılamalı bence .

bir sürü şey yazdım, toparlayamadım. sildim hepsini, özet geçiyorum:
istemediğiniz bir şeyi yapmayın. bunun adı fedakarlık değil hatunun sizi kandırmasıdır. ve bence evlilik kötü bir alışkanlıktır.[epik bitiriş=)]

arkadaş bunca insan sana cevap yazmış
hiç biri mi işine yaramadı

bir tikle işine yarayanları bir zahmet

Kesinlikle evlenmeyin arkadaşım.
Hayatınız boyunca değil, bu kızla evlenmeyin.
Çünkü gerçekten ömrünün sonuna kadar birlikte yaşamak isteyeceğin kişi karşına çıkmamış henüz.
Yaşın da geç değil zaten.

Sevgilinin ısrarıyla evlensen bile o sevgili düğün isteyecek, bilmemne isteyecek. Bi sürü gerginlik olacak sana. Daha başında cayarsın ikiniz için de kötü olur. Yakma kızcağızı.

eğer izlemediysen yabancı dizilere başlayabilirsin. istersen dizi önerebilirim. ya da benim yazları yaptığım gibi puzzle(1000-2000 parçalık) da yapabilirsin. ancak yapıştırıcısı, çerçevesi, camı derken biraz pahalı olabiliyor.

tiyatro kursu gitar kursu gibi şeylere gidebilirsin.Yabancı dizileri izle.Film izle.işe gir çalış huzursuzluk çıkar istifa et.spor salonuna git.yüzmeye git...

:)

dizi film olayını sürekli yapmak sıktı biraz. değişik bir kaç atraksiyon istiyorum sanırım. teşekkürler bu arada.

kesinlikle hobilerine yoğunlaş. yoksa da sağlam bir hobi edin kendine. onun üzerine yoğunlaş. muhtemelen benim de seneye öyle olacak. tek bir arıza ders yüzünden bu sene mezun olmam zor. seneye koskoca dönem tek ders alabilirim. ben tamamen hobilerime yöneleceğim.

the bucket list

görü$mediğin dostların varsa yanlarına git, kalbini kırdıkların varsa gönlünü al.canın sıkılıyorsa bayram gibi kullan zamanı.

eğitim seti falan indir izle öğren. sonra kitabını al, tasarımcı ol, programcı ol, ol oğlu ol.. emeklilik yıllarında bol parayla daha fazla öldüreceğin zamanın olur.

yabancı dil öğren.yabancı dil öğrenmek candır.ispanyolca öğren mesela.öğrenmek için gerekli olan aktiviteleri araştır,onların peşine düş.bi sene sonra harcadığın emeğe oranla cillop gibi ikinci bi yabancı dilin olabilir.en azından ilerde cayır cayıor bi ispanyolca için temeli atmış olursun.

vikipedi ac oku, zilyon tane madde war

motora bin burdan sırayla iran pakistan hindistan rotasını kullan. 6 ayda en fazla 3000-4000 lira harcarsın.

muhtemelen aklnda olmasına rağmen söylemeden duramayacağım; kitap oku.

kitap boş zamanda okunmaz efendim, saçmalamayalım..

yakınlarında bir atış poligonu varsa oraya takıl,biraz mermi yakar stres atarsın.Adrenalin seviyorsan paraşüt kursuna kayıt yaptır veya bungee jumping yap.

Team fortress 2 oynayarak

badiye git gerci ben gidiodum bıraktım ama gercekten zevkli bir is

birde sinema koleksionu olustur film izlerken uyuya kal hobimdir

lombak karikatürüydü dediğiniz.leman kadrosu penguene dağılmadan önce çizilmişti.nasrettin hoca tencereye kayarken bunu gören adama diyordu.ama hangi sayısındadır nedir bilemedim.

www.geyikoloji.com bu sitede vardı dediğin karikatur, bulabilirsen tabi.
"testiyi kırdıktan sonra neye yarar" diye çocugu bıcaklamıs, ordan bi tip de "abartmıssın hoca sende" diyodu.

okuduğun sürece askere almazlar diye bir durum tabii ki yok. lisans eğitimi için 29 yaş'ın tam teknik sınırını bilmiyorum (29 bitince mi başlayınca mı hesabı) ama 3 ayda bir şey olacağını sanmıyorum. 3 ayın ilk günü kendini yazdırsan zaten 3 ay içinde gidemezsin, bu arada okulunu bitirirsin.

ama daha da uzarsa fena. yine de artık polis seni alıp götüremediği için falan başına birşey geleceğini sanmıyorum. yaş konusunda daha iyi bilen biri cevap verebilir.

okul efsaneleri malum:
"bi arkadas vardı final sınavı icin okula gelirken inzibatlar aldı goturdu askere.senin durumda o hacim" vs.
bunları duyunca ve de yasadıgı ulkede olabilitesi yukseko lunca bu hallerin tırsıyo tabiki insan.

yoksa ben anti militaristim efendim soyleyim boyleyim diyince hallledilmiyo mesele.ss durumu yani.

dersten de kalınca tum umutlarım uctu.yuksek lisans icin-tek amac askerlikten yırtmak- o kadar ales' e kastırmıstım.derece yaptım.toefl'a hazırlandım.ondan da cok iyi puan aldım.
yurt dısında staj yaptıgım firmada okul sonrası is icin anlastım.(yurt dısında 3 sene calısıp askerligi bedelli yapmak icin)

ama dersten kalınca uctu hepsi.simdi de yusuf yusufum.

29 yaşı doldurup 30 dan gün almaya başladığın zaman okulun artık askerliğini tecil etmez.ancak yüksek lisans durumunda tekrar okul tarafından tecil edilirsin.bunun dışında öyle bitirir bitirmez askere falan alınmazsın.önce bakaya yani yoklama kaçağı durumuna düşersin.yapman gereken gidip yoklama yaptırmaktır.yoklama kaçağı durumunda yakalansan bile -ki kimse seni aramaz- askerlik şubesine yoklamaya yaptırmaya götürürler ve sana askere gideceğin tarihi bildirler en fazla.askere alınmazsın öyle apar toper.kaldı ki gidip ben askere gitmek istiyorum nolur beni askere alın desen bile nerden baksan en az 3 ay olmak üzere ileri bi tarihe atarlar seni.kısaca başına bi hal gelmez.rahat ol.ama okulu daha da uzatırsan işler sakata biner haberin olsun.

şarap dumanı da özetlemiş ama bir şeyi düzeltmek istedim: bakaya ile yoklama kaçağı aynı şey değil. askerlik için karar aldırıp, teslim olman gereken zamanda birliğinde olmazsan yani askere gitmezsen bakaya oluyorsun. yoklama kaçağı, karar aldırmadan önceki işlemleri yapmadığın zaman olursun. yani önce "yoklama kaçağı" sonra bakaya oluyorsun. :)

askerlik terimlerinden en az 1 sene daha uzakta olmanın verdigi keyif,2010 da okulu bitirmis,ertesinde yuksek lisansla askerlikten uzak 3 senenin varlıgı,bu arada evlenip hayatımın su anki akısının degisimiyle, duygulara yaslanıp rahat bir uyku cekerim ben simdi.

kurukafa ve sarap dumani,vakit ayırıp fikirlerinizi klavyeye doktugunuz icin cok tesekkur ederim.

bakaya ve yoklama kaçağı arasındaki fark aynen kurukafanın yazdığı gibi.yanlış kullanmışım.çünkü bakaya süper bir kelime.ağıza süper oturuyor.kendimi durduramamışım.bakaya,bakaya..

www.istekmp3.org

böyle bişey var ama bu mudur bilmem.

süper. teşekkürler. başka?

tinyurl.com

benden bu kadar:) ama ordaki dosya şifresine bakarsan mesela sharebus. hiç kullanmadım nedir tam da bilmiyorum ama böyle albümlerin bulunabildiği bi yerse oraya bak istersen buraya da ordan gelmiş gibi.

bendeki albümler ;
-astrakan cafe
-barzakh
-Conte de L'incroyable Amour
-Khomsa
-Le Voyage de Sahar
-Thimar
bunlardan istediklerini rapide upload edebilirim.

@sarap dumani, Le Voyage de Sahar'ı upload edebilirsen sevinirim valla.

(bkz: şişme yatak)

arkadaslarindan fazla yorgan battaniye toplayip yer yatagi yapabilirsin.

bulabilirsen dandik deniz yatağı ucuz ve pratik bir çözüm olabilir.al iki üç tane şişir şişir yatır.

praktiker'de intex marka şişme yataklar oluyor.
ben temmuz ayında tek kişiliklerini 9.90 ytl'den almıştım. şu anda bu kadar ucuza bulabileceğini sanmıyorum ama.
şuradan bir fikir edinebilirsin belki.
www.hepsiburada.com

diyelim ağır bir kalkış olacak, araba devir almadığı için motorda soğuk olduğundan muhtemelen istop edecektir.

iyi de araba yürürken motora güç biniyor. motor soğukken o gücü karşılayamayacak vaziyette. e tabi bunlar genelde karbüratörlü arabalar için geçerli. enjeksiyonlu araçlar kendileri ayarlıyorlar. karbüratörlülere göre daha kolay daha doğrusu ısınması. otomatik jikleli çünkü çoğu.

Çok iyi bilmiyorum ama tecrübe ettiklerimi anlatayım,

Şu an yürüyen çoğu araba enjeksiyonlu. Bu enjeksiyonlu motorlarda jigle denilen aparat yok.

Şimdi motosikletten devam edeyim,

Soğuk havada beklemiş motoru, enjeksiyonlu bir motosikleti çalıştırmak için, çalışana kadar aralıksız marş basıyorsunuz ve eğer akünüz zayıf değilse ve ne bileyim yakıt varsa bir süre sonra mutlaka çalışıyor. Vitese takıp gidebiliyorsunuz...

Karbüratörlü motorlarda ise jigle çekiliyor ve marş basılıyor. Motor çalışmıyor. Biraz bekleyip tekrar deniyorsunuz. Çalışmıyor. Bir daha, Bir daha derken soğukta çişiniz geliyor. Çişe gidiyorsunuz geliyorsunuz ki, anahtarı üzerinde unutmuşsunuz biri motoru götürmüş. Sonra polisti, tutanaktı, sigortaydı uğraş dur.

İşte bu yüzden...

enjeksiyonlu motorlarda da jikle oluyor efenim. (bkz: kawasaki z750)

arabayi en iyi sekilde isitmak icin de rolantide bekletmek daha faydali derler bu arada.

soğuk havada motora rörö diye gaz vermek motora yapılacak en büyük kötülüktür. arabada antrifriz yoksa ÇOOOT diye motor bloğunu eline alır şahıs uyarmak gerek. yapılacak mantıklı hareket arabayı hareket etmeden 2 3 dakika çalıştırıp yavaş yavaş hareket ettirmektir. bunu yapmanın sebebi de zaten soğuk olan motora fazla yük bindirmemektir. motor ısındıkça kendine, kendine geldikçe gücü hızı yerine gelir.

önemli olan motorun ısınması değil,yağın ısınmasıdır.ısınan yağ incelir ve yağlama işini daha iyi yapar.yağ pompası ne kadar hızlı dönerse o kadar yağ pompalar.bu işlem de bildiğim kadarıyla en fazla 10 sn içinde gerçekleşir.maksat,kartele süzülen yağın hareketli parçaları yağlamasıdır.en sağlıklısı arabayı çalıştırıp 8-10 sn sonra birinci viteste 2000 devirde bi süre takılmak.öyle durduğu yerde röağğğ diye gaz vermenin çok bir manası yok.

eski nesil sabırtaşı araçlarda** arabayı çalıştırdıktan sonra motoru ısıtmazsanız yolda giderken araç stop ederdi . yeni nesil araçlarda otomatik jikle mevcut olduğu için ısıtmanıza gerek yok. hatta benim aracımın kullanma kılavuzunda çalıştırdıktan sonra direkt hareket edin yazıyor.

not: hareket edin derken hayvan gibi gaza abanmayı kastetmiyorum. abanırsanız ve aracınız dizelse mazot pompasını harcayabilirsiniz...

Arabaların kullanım kitapçıklarını okursanız motoru durur şekilde rolantide ısıtmanın motora zarar verdiği, bunun yerine 2500 deviri geçmeden hareket ederek yolda motorun ısıtılması gerektiği yazar. En azından Mercedes ve Hyundai bunu öneriyor, başka markaların kitapçıklarını okumadım ama muhtemelen onlarda da benzer şey yazıyordur...

bunun hicbir manasi ve motora da herhangi bir faydasi yok. ilk 5-10 saniye rolantide kalsin kartere inen yag motora dagilana kadar, sonra dusuk devirde hareket edip ilerlemek motor icin de benzin tuketimi icin de en iyisi. o ilk 5-10 saniye de zaten kemeri tak, gozlugu sil, garaj kapisinin acilmasini bekle gibi ivir zivir islerle gecip gidiyor.

çantasi eskimiş ise kaliteli bir evrak cantasi olabilir, cok abartmadan.

çantası eskimemiş.
içki olmaz mrtksn

siyah deri eldiven olabilir.

bütçe nedir? kadın evli mi bekar mı? ayrıca sizden büyük mü küçük mü?

Güzel bir ajanda al.

kombinezon..

güzel böyle etrafı işlemeli bi ayna falan.

@tai: bütçe fena değil/dul/8-9yaş büyük

moleskine'in ajandalarindan al.

@rachel:deri eldiven güzeldi. @cevvalentry: ben de kombinezon alabilmeyi çok isterdim
başka fikirler de bekliyorum.

rachele katılıyorum. desadan filan al güzel deri bi eldiven. bütçe fena değilse istnbulda olsaydın git harvey nicholsdan ne alsan hosuna gider dicektm aslında.

içinde not defteri, kalem yeri kartvizitliği vs olan toplantı dosyaları olabilir. dışı deri olanlardan..

çikolata

güzel bir fotoğraf çerçevesi. giyim tarzından süslü mü sade mi şeylerdne hoşlandığını anlayabilirsiniz. misal sedef taşı gibi duran veya sedef işli bir fotograf çerçevesi güzel olur.

sigara kullanıyorsa güzel bir pipo alabilirsiniz ya da şık bir tabaka alabilirsiniz.

abi hiç kasma yemeğe çıkın bence. verdiğin infolar buna uygun gayet.

@tai: yemeğe çıkamayız, iş çıkışı kreşe gidip çocuğunu alıyor ve bütün akşam onunla ilgileniyor.. çocuğu annenlere bırakıp benimle yemeğe gel diyemem

işlemeli ahşap bi kutu, içine de patronunun ilgi alanına giren ya da girmeyen küçük bişeyler olabilir.

hangi parfumu kullandigini biliyorsundur, onun yada benzer kokanin (dior,yves saint lorent,gucci gibi kokos markalardan) uclu setleri olur icinde parfumu,dus jeli,body lotioni olan. ama parfumu sevmezse kullanmaz o yuzden onun parfumune yakin olmasi sart ,bunun icin de sizin bizzat koklamaniz lazim urunu alirken

kadın dul,iş çıkışı çocuk.belli ki kendini işe güce vermiş.kendine biraz vakit ayırması gerek.bunu hatırlatan birşeyler al.iyi bi şarap yanına da sadece bir kadeh.tek başına şarabın tadına varsın,biraz kendini dinlesin,zam yapsın.

unicef 2009 cep ajandasi al
hem manali bi is yapmis ol hem
her sayfasi 7 gun ce saatli oldugu icin durusmalarini isaretlemeyi cok seviyorlar.
promosyon isi yaptigimdan biliyorum avukatlar bunu cok sever ozellikle bayan olanlari.

lush'a bakın. yılbaşı diye şimdi bir sürü çeşitli hediye paketleri vardır. fikriniz yoksa eğer böyle bilimum güzel kokulu sabunlar, bakım ürünleri satılır burda. ben de her şeye lush önerir oldum eheh.

www.lushturkey.com

bravo sana şarap dumanı

tayör eşarp müzik cdsi veya film dvdsi patronunun zevkine göre kaliteli bir içki bir buket çiçek

hiç bi şey bulamazsan,güzel bi şal al. kullanışlı oluyor kadınlar için. tarzına göre cafcaflı ya da sade bi şey olabilir.

dayınız başhekim ise mümkündür pek tabii.

mümkün değildir.zira rapor alabilmek için önce hastaneye yada artık neresi ise oraya kaydınız olması gerekir .bu da işlemlerde ilk kayıt olduğunuz zaman size verilen protokol numarası ile gerçekleştirilir.kısa keseyim.geriye dönük işlemlerde,geriye dönük protokol numarası alamayacağınız için bu işlemler mümkün değildir.en azından benim bildiğim budur.

sağlık ocağı / hademe / muhabbet / bi paket sigara. (denenmemiştir, garantisi yoktur.)

alınamaz. sarap dumanı nın da dediği gibi protokol numarası olayı var.

ben bir devlet hastanesinde tanıdığım bir odacı sayesinde almıştım.
bunuda dışarıya kapalı diye söylüyorum.

hayal et (ciddiyim).

ben olduğuna dair hayaller kuruyorum. 1 sene sonrasının planını dahi yapmışlığım var bu şekilde. ha oldu mu? hayır! ama olacağına inanırsan ve hayal edersen sabrediyorsun.
bir de her şeyin hayırlısı sözüne dha çok inanmaya başladım. ya yaşlanıyorum harbiden, ya da hakikaten söz doğru.. ;)

sonunu hiç düşünmüyorum. şimdiye kadar merakla sonucunu beklediğin, sonucu duyup da çok sevindiğin veya üzüldüğün bi olayı düşün. aradan bir iki yıl geçince hatırlamıyorsun bile. "şu yalan dünyada merak etmeye değer mi yaf" şeklinde düşünüp, ruhsuzca başka olaylara yöneliyorum.

ama zamanla hayata karşı isteksizlik yaratabiliyor. kısa vadede iyi ama.
hepimiz zaten bi gün ölücez..

çaylaklıktan yazarlığa geçme süreci, iyi bir eğitimdir diye düşünüyorum

olaya farklı bir açıdan yaklaşacağım baştan söylim. (burası sözlük olduğu için belirtme ihtiyacı hissettim) ancak benim yöntemlerimden biri budur.

bir gün birisi hz. muhammed (s.a.v)'e niçin hz. ali'yi çok sevdiğini sorar.hz. muhammed (s.a.v.) de orada bulunanlara şu soruyu yöneltir:
-birisi yaptığınız iyiliğe kötülükle karşılık verse ne yaparsınız?
bulunanlar:
-iyilik yaparız. demişler.hz. muhammed (s.a.v.) tekrar aynı soruyu yöneltmiş.bu sefer çoğu "yine iyilik yaparız." cevabını vermişler.hz. muhammed (s.a.v.) aynı soruyu birkaç kez daha sormuş.her soruşunda "yine iyilik yaparız." cevabını verenlerin sayısı giderek azalmış ve en sonunda kimse "iyilik yaparız." diyememiş.daha sonra hz. muhammed (s.a.v.) hz. ali'yi (a.s.) çağırtmış. ona da aynı soruyu bir çok defa yöneltmiş ve her seferinde "yine iyilik yaparım." cevabını almış.bunun üzerine hz. muhammed (s.a.v.) bu yüzden hz. ali'yi (a.s.) çok sevdiğini söylemiş.

eğer inançlı biriyseniz benim gibi sizde olayı düşünün her seferinde.
sabretmek her babayiğidin harcı değildir. sabretmek peygamberimizin sevgisine mazhar olmaktır.

umut işkenceyi uzatır derler.umut etmeyin.olmamış sayın.olursa ne âlâ..

kanımca gerçek olmayacak birşey yoktur, sorun bizlerin buna nasıl hazırlandığı ve gerçek olduğunda ne kadar olgunlukla karşılayacağımızdır. laf olsun diye demiyorum ama esas olay inanmaktır.

mesela bir isteğimin olması için hem onu düşünür, hem de gerçekleşmesi için çalışırım.
iş bulmak mı istiyorum? gereken malzemeler; yaptıklarımın envanterini çıkarmak, yapabileceklerimi keşfetmek, cv hazırlamak, iş aramak, görüşme koparmak, kendimi en iyi şekilde ifade etmek. sonuçta kalıbım hazır ve işi bulmuş olurum. bulamazsam hazırlıklarımda eksik yanlar vardır demektir, onları kapatır ve devam ederim.

sen sadece inan, inancına göre karar ver, yolunu çiz. zaman sana yardımcı olacaktır. geçsin diye sabretmek yerine, her an olabilir diye hazırlanmaya bak :)

(burda hep ben ben dediğime bakma, maksat peşin savunma. yanlışsın diyene; "hayır, bu benim" demek için :))

aynı telefondan bende de var.eğer hala denemediysen bir de hard format olayını dene.format candır.telefon kapalı iken sırasıyla yıldız,3,yes ve açma kapama tuşuna basılı tutup nokia yazısının gelmesini bekliyorsun.bende işe yaramıştı.denemekte fayda var.

hafıza kartının boşaltılması da işe yarıyor, ve 512 mb dan büyük kart kullanmak yavaşlatıyor

kaybederek. kaybederek öğrenebilirsin pokeri. belki alakalıdır (bkz: standard 5 card draw/@mevta)

buradan da pratik yaparsın: (bkz: pkr com)

ama gerçek poker masasına oturduğun zaman çok farklı olur her şey.

kanımca öğrenilmesi gereken en önemli iki şey, ellerin büyük sıraları ve kombinasyon nedir ne değildir'dir. bundan sonrasında blöf yapmak, mimik kontrolu, blöfü görmek gibi şeyler kalıyor ki oynamadan öğrenilmesi pek mümkün şeyler değil.

www.miniclip.com

linkteki oyunu önce easy sonra normal sonra da hard mode'da bütün gün oyna ki farklı ellerde ne yapılır mantıklısı nedir görebil.

poker ama hangisi? texas hold em mi? yoksa standart 5 card draw mı ? neredeyse başka oyunlar sayılabilir.

lucky you filmini izleyebilirsin biraz bişiler ogrenırsın.facebookdan oynayıp amatorlugu atabılırsın.doyles room dan oynayıp para kaybedebilirsin.

Poker elleri:
Royal floş (Flush Royal): As'tan başlayan sıralı kağıtlar dizisi. (As-papaz-kız-vale-onlu)
Floş (Straight Flush): Beş kartın da aynı cinsten sıralı olması. (9-8-7-6-5 gibi)
Kare: (Four of a kind): Herhangi bir karttan dört tane. (5-5-5-5 gibi)
Full (Full house): Bir karttan üç, diğerinden iki tane. (V-V-V-5-5 gibi)
Renk: (Flush): Tüm kağıtların aynı cinsten olması. (Meselâ beş tane sinek, sıra önemli değil)
Kent: (Straight): Beş kartında farklı cinslerden sıralı olması. (Sinek 5, Karo 6, Kupa 7, Maça 8, Karo 9 gibi)
Üçlü (Tree of a kind): Üç kartın aynı olması. (As-as-as-x-x gibi)
Döper: (Two Pairs): Yerdeki ve eldeki kartlardan iki tane ikili olması. (10-10-9-9-x gibi)
Per (Pair): Yerdeki ve eldeki kartlardan bir tane ikili olması. (Papaz-Papaz-x-x-x gibi)
Eğer kimse de bunların hiçbiri yoksa eldeki en büyük kağıda bakılır. Eğer iki kişi de en büyük kart varsa, bu sefer kartın türüne bakılır. Ülkemizde oynanan pokerde (Kupa>Karo>Maça>Sinek>) sırası oynanmaktadır,
ama Teksas Hold'em'de (Maça>Sinek>Kupa>Karo) şeklinde oynanır.


Bazı Poker Terimleri:
Bop (Check): Arttırma yapmadan devam etmek.
Pot: (Pot) Herkesin bahisleri gördüğü havuz. (Yani ortadaki paralar potta toplanır)
Rest: (All-in): Elindeki tüm parayı sürmek.
Yan-pot: (Side-pot): Bir oyuncu az parayla rest çektiyse, onun üzerinde bahis oynanlar için açılan alternatif bir pot açılır ve rest çeken bu pottan yararlanamaz, yani sadece parasının mislini kazanır.
Ante: Herkesin oyun başında koyduğu oyuna girme parasıdır.
Tokatlanmak (Bad beat): Bir oyuncu iyi bir elle oyuna girer ve daha iyi bir ele kaybederse buna "bad beat" (tokatlanmak) denir.
Blöf: (Bluff): Elinde bir şey olmadan ortayı görmek ve rakibi kandırıp, para kazanmaya çalışmak.
Kart gömmek (to burn card): Flop, turn ve river elleri açılırken, bir kart kapalı olarak yere konur geçersiz karttır, ikinci kart açılır. Yerdeki kart gömülen karttır.
Kurpiyer: (Dealer): Kapıtları dağıtan kişi. İlk başlarda kurpiyer olarak kullanıldıysa da, son yıllarda "kurpiye" olarak da telaffuz edilmektedir.
Kepmek: Paraları götürmek (sadece poker terimi de değildir aslında, çocukken misket, futbolcu kartı oynarken de hep kullanırdık :D )

Poker Kartları için Kullanılan Lakâplar; (Bazıları filmde geçiyor ama yine çok azını çevirdim, bizim yabancı olduğumuz lâkaplar, yine de duyarsınız da burada ne dedi diye düşünürseniz diye vereyim dedim.)

As-Papaz: Big Slick; Santa Barbara
As-Kız: Big Chick; Walking Back to Houston
As-Vale: Ajax
As-Sekizli: Dead Man’s hand
Papaz-Kız: suited Marriage, offsuit Mixed Marriage
Papaz-Vale: Kojak
Papaz-dokuzlu: Fido Canine What a Dog
Papaz-üçlü: Commander Crab; King Crab
Kız-Vale: Maverick
Kız-Onlu: Quint; Varkony
Kız-Yedili: Computer hand
Kız Üçlü: Gay Waiter; San Francisco Busboy (queen with a tray)
Vale-Beşli Motown; Jackson Five
Vale-dörtlü: Flat ties (what’s a jack for?)
Onlu-Beşli: Woolworth's; Five and Dime
Onlu-Dörtlü: Broderick Crawford; Convoy; Good Buddy
Onlu-İkili: Texas Dolly
Dokuz-Sekiz: Oldsmobile
Altı-Dokuz (Altmış dokuz): Big Lick; Dinner for Two
Dokuz-Beş: Dolly Parton
Dokuz-İki: Montana Banana
Yedi-Altı: Union Oil
Beş-Yedi: Heinz
Dört-Beş: Jessie James; Jane Russell
Üç-Dokuz: Jack Benny
Üç-Sekiz: Raquel Welch
İki-Dokuz: Twiggy


İki As: Pocket Rockets; Bullets; American Airlines
İki Papaz: Cowboys; King Kong
İki Kız: Ladies, Whores, Siegfried & Roy
İki Vale: Fishhooks; hooks
İki Onlu: Dimes
İki Dokuzlu: German Virgin; Barbara Feldon (Get Smart Agent 99)
İki Sekizli: Snowmen; Doggie Balls; Piano Keys
İki Yedili: Sunset Strip
İki Altılı: Route 66
İki Beşli: Speed Limit
İki Dörtlü: Magnum; Sailboats
İki Üçlü: Crabs
İki İkili: Ducks

Blaster: Gaza gelen, aşırı agresif oynayan oyuncu.

copy paste de üstüme yoktur..

sandığımdan beter karışıkmış..

bence sen poker öğrenmeye çalışmak yerine, yalanının ortaya çıkmaması için yapman gereken manevraları düşün. bana pokeri sorsalar, -yıllardır izlememe ve yer yer oynamama rağmen- adı tanıdık geliyor derdim...

ben de topluluk içinde hiçbir spordan anlamadığım anlaşılması üzerine, "iyi golf oynarım" demiştim. hatta ilgi de çekmişti bir zaman. aklıma o zamanlar geldi. allah'tan kimse çağırmadı bu aktiviteye.

bu arada facebook'ta da poker vardı. ve birsürü de türk katılıyor. onlar da bir iki tüyo verir, halledersin olayı.

en iyisi ahlak felsefesi çalışayım..poker ve diğer talih oyunlarını küçümseyerek lafı bitireyim..hala ısrar eden olursa satranca davet eder yine akıldan dem vururum..

ileride briçle alakalı benzer laflar etmemenizi önerelim madem. o daha zordur ve ahlak felsefesi çalışarak da kurtaramazsınız bu sefer.

bir büyüğüm yıllar önce demişti ki "bir hafta kanayıp da ölmeyen birine asla güvenme"

Sürekli bana "interrail ile yurtdışına gidelim", "haftasonu ağva'ya gidelim" falan diyen bi kız. İlk öpüşmemizde bile "Şimdilik daha fazlası olmaz, ayrılman lazım" demişti. Şimdi gelip çıkmam seninle diyince insan şaşırıyor tabii.

hatun senin üzerindeki kuvvetini denemiş, başarılı da olmuş gibi gözüküyor. bir iddianın parçası bile olmuş olabilirsin.

bu arada nikindeki "ki"yi de ayirman lazim. hani ayrilma konusunda bu aralar ayrilik konusunda bayagi tecrube de edinmissin :P

hocam kiz seni donunda sallamis. hemcinsin olarak seni kiniyorum. bu noktadan sonra kizi hic sallama. guc denemesi bunlar. oyuncak olmayin kizlarin elinde. sonra hepimizi ayni kefeye koymaya kalkiyorlar. (tam tersi okuz de olmayin, bayanlar basimizin tacidir.) 6 ayda yavas yavas ilerlemis iliskin. obur tarafi aldatmis gibi duruyor. ikinci kez kiniyorum.

seni sevgilinden ayırıp da verdiği sözü tutmayan, emeline ulaşmak için tensel yakınlaşmayı falan göze alan bir kızı asla pişman edemezsin. bi kere bunu kafana koyman gerek. onunla olma çabaların devam ederse, bunu da sezecek ve seni iyice ezmek isteyecektir. kadınlarda böyle bir durum var. kendisi için bir başkasından vazgeçen erkek iyidir, ama onunla çıkılmaz. açıkçası böyle.

eskisine dönüp dönmeme meselesini sen bilirsin ama bu kız asla pişman olmaz, sana bakmaz, baksa da ciddi bi şey olmaz. her durumda sen yenilirsin. boşver yaç hayat ne güzel. kış geldi herkes atkılı-bereli. ciddiyim, hayatını yaşa. kızı görünce de ne alttan al, ne de sinirlen. takılmadığını görmek uzun vadede üzebilir anca.

kızın sizi donunda salladığı fikrine katılıyorum ve hemcinsi olarak kendisini kutluyorum. neden kız arkadaşınız varken başkasıyla öpüşüyorsunuz? neden kendinizi garantiye aldığınızı düşünene kadar ayrılmıyorsunuz? neden birinin davranışlarını taahhütname kabul edip bozulunca kazık atmış hain ilan ediyorsunuz? neden böylesiniz siz kuzum?

beter ol demek istiyorum,

3 yılını verdi o kız sana bi şırfıntı için terkettin:'( yazıklar olsun, hepiniz aynısınız işte mühüh :'(((

çok yanlış bi insanın ipiyle kuyuya inmişsin başına iş almışsın geçmiş olsun diliyorum.
neyse ben senin yerinde olsam ne yapardım diye düşündüm de... heralde şöyle yapardım: eski kız arkadaşımın peşinde koşup bi şekilde onu elde ettikten sonra sürekli ona gösterişli hediyeler vs. alarak ötekinin kaçırdığı büyük ödülü ona göstermeye çalışırdım. onu bi şekilde peşimde koşturmaya çalışırdım. bunu başarabilirsem tekrar yüz veriyormuş gibi yapıp öpüp koklaşırdım. zamanı geldiğinde yatağa da atardım ve o yataktayken ben seni s*kmem bile diyerek arkamı dönüp gitmeyi isterdim mesela.
(oha hikayeye bak. yok lan beceremezdim ben bunu. güzel senaryo ama.)

dipnot: want2die'a da katıldım evet. aldatıcaksak hep beraber yapalım olm. ben de maymun oldum başka hatuna bakmıcam diye kaç senedir.

sen öteki kızı mızı bırak yani hani şu sevgilin varken 6 ay boyunca git gide yakınlaşmakta mahsur görmediğin kızı diyorum bırak sen onu, kusura bakma da sana müstehak olmuş yazık lan 3 yıllık kıza gerci o da senden yani hani 6 ay güzelce aldatan heriften böylelikle bir hemcinsinin yardımıyla kurtulmuş olmuş uzun vadede ama neyse. buarada bugün bu işi kız arkadaşına yapan adam yarın bunla cıkarsam bana da yapar gibi cok basit bir mantıkla egale edilebilirsiniz cok da karmaşık bi olay deil yani.

Valla yapılacak tek şey, ikili oynayıp da kaçan o kıza karşı Saldıray abi moduna girmektir.

Çok şaane bir deyim var: Dimyat'a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak.

Hovardalık bir sanattır arkadaş, herkesin harcı değil. Yapamıyosan bu duruma düşersen. Tasvip ettiğimden de değil hani. Olan sana olmuş, geçmiş olsun. Ya çüküne hakim olacaksın, ya pick-up art üzerine kendini geliştireceksin, sanatı sepeti bileceksin. Yoksa, kusura bakma, "bu işler böyle" (kopirayt gereyn)

Bu arada 3 senedir beraber yiyip içtiğin, gezdiğin tozduğun, öpüştüğün koklaştığın seviştiğin (neyse işte) kızı "bir kız arkadaşım" olarak tanıtman da garibime gitmedi değil. Sahi "sevgili"ye noldu be abi? Kız arkadaş, erkek arkadaş derken ne acayip bi dilimiz oldu be yav. Tanıştırayım boyfirendim. Iyk.

Neyse abi, sen o kızın "eski çıktısı"nı araştır. Ne diyeyim ya.

olaya farklı açılardan bakma zamanıdır.önce titre ve kendine gel.3 yıllık kız arkadaşından bi öpücük,bir koklaşma,bir güreşme için ayrıldıysan zaten sizin hikayeniz çoktaan bitmiş demektir.eski kız arkadaşını daha fazla oyalamaman isabet olmuş.yapılması gerekenler kısmına gelelim.olaya iyi tarafından bak .sen artık özgür birisin.şimdi git maceradan maceraya yelken aç.seni donunda sallayan kıza da git teşekkür et.de ki "sayende zaten bitmiş bir ilişkiyi farkettim.sevdiğim bir insana daha fazla zarar vermeden ayrıldım.ama şimdi senin sayende ceylan gibi sekebiliyorum.ne kadar teşekkür etsem azdır" .evet sevgili kardeşim.dünyada sadece o iki kız yok.git şimdi kiminle istiyorsan onunla koklaş.tabi yapabilirsen.

oh olmuş, zerre kadar sana üzülmediğim gibi, evde kına olsa kıçıma yakarım, o derece. 6 aydır yakınlaştığın kız yuh be abi. yuhh. 3 yıldır sevgilim var ama 6 aydır bi kızla yakınlaştım?!
aynısı sana yapılsa yaralanmış vahşi hayvan gibi gezersin. !getir kına!

içimdeki paranoyak diyor ki; 3 yıllık kız arkadaşınla, 6 aylık kız bu işi beraber planlamış..

yenilgiyi kabullen. hatuna hakkatende hayatının zaferini tattırmışsın :)

Şuraya size oh olsun falan fistan yazaynların eminim ilişkiler konusunda sizden çok daha büyük günahları olmuştur. Olur böyle şeyler, insan mutluluğu arar veya daha fazlasını ister.

Hala onu seviyorsanız eski kız arkadaşınıza dönün, durumu anlatın. Pek anlatılacak gibi değil ya neyse:)

Şimdi arkadaşlar, 3 senelik ilişkim ihaleye fesat karışsa da karışmasa da bitecekti. Hemen taraflardan birisini çakma hovarda, ötekisinide fettan kaşar ilan etmeyin. Zira 6 aylık süre boyunca 3 sene içinde olmadığı kadar mutlu, pozitif vs vs idim.

Kız dün gece aradı, bu gece için yemeğe çıkalım mı, ordan da ıssız adam'a gideriz falan dedi. "Başka planım var canısı" diyerek ektim. Bozuldu, bunu da ima etti. Şimdi olay şu, siz kadınlarda "Benim olmasa da başkasınında olmasın" mantığı var. Allahım ne kadar pis bir düşünce bu?

Kendimi loser değil, bilakis kârda hissediyorum. Hem sıkıntılı bir ilişkiden kurtuldum, hem de fevkalade hoş bir bir kızla 6 ay geçirdim, romantik anlar yaşadım. Hah buyrun burdan yakın.

ahah cok fena maymun olmussun.
(bkz: entrika)

ilişkileri zafer/yenilgi olarak algılayan insanlardan uzaklaş, hepsi birer ibne.

kızla öpüşüyorsun, sevgilin olduğunu bile bile öpüyor hem de seni, sana sevgilinden ayrıl diyor, sevgilinden ayrılıyorsun ve kız da doğal olarak tekmeyi basınca ağlıyorsun?

lütfen bir tutam öngörü, avuç içi kadar da basiret. lütfen.

ha bu arada;

<quote>zaten son zamanlarda ben ayrılmayı kafaya koymuş, bunu kız arkadaşıma da söylemiştim. En sonunda medenice ayrıldık.</quote>

eminim sen eski kız arkadşından ayrılma planları yaparken "en sonunda medenice ayrılma" anına kadar onun ellerinin de armut dallarına uzandığını falan sanıyorsundur. kanımca karşı cinsini daha iyi tanıman gerek.

Evet sikertir. Köpükle bile kanıyorsa, köpüksüz traş olmadan önce haber ver sana vizite kağıdı hazırlasınlar.

Ha sen şunu düşünüyorsundur. Zaten bir günlük sakalım bile belli belirsiz çıkıyor, iki günde bir traş olurum. Olmaz. Valla bak.

traş köpüğünün asıl amacı cilti ve sakalı yumuşatıp daha konforlu bi traş sağlamak sanırım. sıcak su da bu işi yapıyor.
çok bişi olacağını sanmıyorum ama köpük değil de jel kullansan ve mach3 tarzı kılı kolay temizlenen bir bıçak kullansan çok daha mantıklı olur. mach3 ile yüzümü kanattığımı hatırlamıyorum. askerde de bi süre sonra 2 dakikada traş olabilecek bi hıza kavuşuyor insan.

ilk zamanlarda traş bıçağına alışık olmayan suratın kızarsa, kanasa da bir süre sonra suratın manda derisi kıvamına gelecek ve ve bu sorunların ortadan kalkacak.ayrıca benim sakalım az çıkıyor her gün traş olmama gerek kalmaz gibi bir düşünce sahibiysen bunu şimdiden unut.köse bile olsan her gün traş olmak zorundasın.sabahları traş olmak için çok fazla vaktin olmayacak zaten.o yüzden 2 saat köpük sürme traş bıçağını temizleme ritüelleri bir de bakmışsın birbuçuk dakikaya inmiş.tavsiyem bunları kafaya takma.askere gittiğinde her soru kendi içinde bir çözüme kavuşuyor.(mecburen)

yok yahu sakallarım az çıkmıyor gayet normal.. gillette blue 2 plus kullanıyorum.. neyse bi mach 3 alırım o zaman gitmeden.. teşekkürler..
@want2die
olabilir ya yanlış tutuyo da olabilirim.. bi dahakine daha dikkat ederim.. :)

mutlaka mach3 kullanman gerekiyor. ben kısa dönem askerliğimde sadece 3 kartuşla bitirdim, traj jeli ni deneyebilirsin en kısa yol odur. askerliğ yapacağın yerde sağa sola tras malzemesi koyacak yer olmayabilir o yüzden avcuna sıkıp tras olmaya öyle gitmen gerekeblir.
Dikkat edilirse köpük kullanmama mevzusunu bu şekilde yorumluyorum. Yani hiç bir şey kullanmadan traş olma kısmını seçenek olarak değerlendirmiyorum.

trastan sonra bebek pudrası ve vazelin tatbik edebilirsin yuzune,

simdi aralık'ta gideceksen askere, soğuk havaya cikacaksin, soğukta, ayazda suratın yanabilir. kestigin yerler aciyabilir.

iyisi mi tras köpügü kullanarak sakince tras olmak. bir süre sonra yüzün daha da alisacaktir.

ben torpilli olarak saat 8 de girdim 11 gibiydi sanırım çıktım. ama ben gittiğimde yaklaşık 750 kişi kuruktaydı ben hepsinin önünde girdim. yani torpil olmasaydı akşama anca girerdim. en iyisi geceden arabayla gidip sabahlamak orda. inan abartmıyorum.

sınava üçüncü gün saat 11 gibi gittim.saat bir gibi dışarıda sigaramı içiyordum.tavsiyem üçüncü gün gidin rahat rahat geniş geniş miss.

bu sefer her zamanknden çok daha kalabalık olcak onu da hesaba katın.

neden daha fazla kalabalık olacak?

@unoktad: Ben özelden mesaj attım aynı konu ile ilgili cevap aşağıda

"çünkü artık rapor alıp kaçma dönemi bitmiş. eskiden öyle yapıp yapıp kaçıyomuş millet ama artık bu olay değiştiği için kalabalık olcak die tahmin ediyorum."

Ben de duydum böyle bir şey eskiden sınavın olduğu 3 güne rapor alınıp gidilmiyormuş. Artık askeri hastane raporuna ihtiyaç varmış.

haberim bile yoktu bu yöntemden! daha yeni tanışmışken kendisiyle olmadı şimdi! (:

3 aralık 2006'da girdim balıkesir'de o sınava. 41. kişiydim, bursa'dan arabamla gittiğimde saat 04:30'du. adımı yazdırıp arabada uyumaya başladım. 7.30 gibi içeri aldılar, 12 gibi çıktım dışarı. sen işi garantiye al, 04:30 - 05:00 arası orda ol. kesin senden önce giden olacak ve onlar kağıtlara isim yazmaya başlamışlardır bile.

ben en çok ithaki yayınlarınınkini görüyorum ortalıkta.
en mantıklı karar kitapçıya gidip çevirmenlerin eğitimlerini okumak olabilir.
sayfa farkının nedeni çeviri farkından çok font ve sayfa büyüklüğünden kaynaklanıyordur.

en güzeli imkan varsa kitabı sahaftan almak alırken de nedir diye sormaktır.ne zaman çevirmenle,yayın eviyle bi derdim olsa derdimin dermanı sahaflar olmuştur.gözünü sevdiğimin sahafları teyy tey.

kamuran sipal'in cevirilerinden fazlasiyla zevk alirim ben sahsen. o yuzden benim oyum cem yayinevi versiyoununa gidiyor.

ithaki veya cem. diğer ikisi değil.

az biraz almanca veya ingilizceniz var ise, bunların elektronik versiyonlarını da indirerekten ara ara karşılaştırmakta fayda var.

ben kamuran sipal cevirisi ile cem yayinevi baskisindan okudum sato yu ve diger kafka lari. cok da begenmistim. ama almanca mutercim bir arkadas kamuran sipal i pek begenmiyor, nedense.

ben zaten taksımdekı sahaflardan almayı dusunuyorum. ithakiden siyah hatıralar denizini okumuştum o yüzden daha yakın hissediyorum ama yıne de sorucam sahaflara.

cem yayınevi - kamuran şipal alın derim kesinlikle.

the big bang theory

chuck

"lost room" kesinlikle... hala izlemeyen varsa kacirmasin...

E scrubs...
Bir de izlemediysen eski dizilere bak derim. Misal two guys a girl and a pizza place süperdir. Elbet Friends demezsek ayıp olur. Seinfeld'i izlemişsindir...

Ayrıca lost bahane, rescue me şahane derim*.

house md candır canandır.

coupling 4 sezon çekildi, izlemediysen son derece komik bir dizidir, uyanık tutar seni.

Friends izleyin, bir bölüm max 25 dk ama 10 sezon var, ozellıkle 4. sezondan itibaren muhteşemdir..

MONK izle MONK

friends, seinfeld,himym,scrubs,two and a half man, my name is earl, southpark ın bütün bölümlerini izlemiş birisi olarak söyleyebilirim ki. MONK iyidir.

burdan almıştım tavsiyeyi çok tuttum, the it crowd, 12 bölüm 2 sezon
bir de gene 12 bölüm 2 sezon extras, süper o da.

(bkz: entourage)

(bkz: it s always sunny in philadelphia)

always sunny in philadelpiha + the lost room a katılıyorum
+ sitcom olarak class, trailer park boys

ben edirne'yi hiç görmedim ama fikrimin ince gülü nam-ı dğer sarı mercedes isimli adalet ağaoğlu romanında bu konuda bolca bilgi veriliyordu sanki.

karaağaç tarafına gidebilirsin.
sonbaharda daha bir güzel olur.
meriç kenarında birşeyler yiyebilirsin.
lozan anıtı,beyazıt külliyesi vs...

badem ezmesi de almadan gelme

www.gezinet.net

ciğer için benim tavsiyem aydın'dır. tahmis meydanında eski caminin alt taraflarında. üç tane kapalı çarşı var gezip görülebilecek. alipaşa çarşısı, bedesten, selimiye arastası. eski cami, üç şerefeli cami ve muradiye camileri görülebilir. sarayiçinde av köşkü var mesela hava güzel olduğunda biraz oturup bir şeyler yemek veya içmek için güzel bir yer. yalnız ağa köşkü ile karıştırmayın. oraya gitmek için önce ağa köşkünün önünden geçilir. karaağaç'a da gidilmeli elbet. şükrüpaşa anıtı var sonra. beyazıt külliyesi de görülebilir çok ilgi çekici olmasa da bence. köfte yemek isterseniz de park köftecisi osman var selimiyenin alt taraflarında gayet güzel köfteleri. atladığım bir şeyler varsa onu da başkaları yazar artık. bir de ekşi sözlükten edirne başlığını falan okursanız baya yardımcı olur.

edirnede ciğer yiyeceksen en iyisi kazım ustadır.hatta web sayfası yapmışlar.ahanda ;
www.meshuredirnecigercisikazimilhanusta.com

köfteci osman iyidir gerçekten. meriç kenarında belediyenin cafe'si var orası da güzeldir. Bide eskiden london cafe vardı merkezde. güzeldi orası da.

Carsi tarafindan Meric Koprusu'ne gidiyorsunuz diyelim. Kopruyu gectiniz, sagda kalan cay bahcesine gidin.. Solda da bir yer var ama orasi pek iyi degil. Dedigim yere giderseniz sadece cay degil, alkol de alabilirsiniz. Resmen on numara bir yer..

O cay bahcesinde vodka+lahmacun yapmisligim var ki, arkadaslardan duyduguma gore ufak capli bir fenomen olmusum :P

Bir de ne olursunuz ara sokaklara dalin.. Ara sokaklar cennet gibi. Sadece merkezde dolanmayin. Imkaniniz varsa bisiklet kiralayip ordan oraya savrulun.

gelecegin gun, geldigin saat gibi degiskenler ve aynı zamanda geldigin gunku havanın durumu gezi guzargahını belirleyen ana etmenler. ozellikle hava biraz ruzgarlı ve soguksa mericin kenarı muhabbetini unut. orada hava epey ruzgarlı ve aksama dogru buz gibidir. ama eger hava güzelse ve sende sabahın ilk saatlerinde edirne'ye ayak basmışsan. kahvaltı için meriç nehrini geçip saga dogru 600-700m yürüdükten sonra yesil sera isminde bahce icerisinde misler gibi bir mekan var. semaverle birlikte babalar gibi cayini icer demlenirsin.oraya kadar gelmisken karaagac'a da uzanırsın zaten. lozan anıtını gorursun.1-2 fotograf cekersin. ordan hareketle mericten carsiya dogru minibusle gidersin. meric'in ne sagindaki ne solundaki lokanta, cafe tarzı yerlerde oturmana gerek yok. sagdakinde alkol verilir ama masalarına sıçsam daha temiz olur. soldaki pahalıdır. sen zaman kaybetme. cek bir iki fotograf koprunun orda inip minibusten sonra yoluna devam et. carsi'da ziraat bankasının hemen yanında kulliye'ye giden minibusler var. oradan kulliyeye gidebilirsin. orda da pek bir bok yok ama ilk defa goren icin ilginc olabilir. carsi'ya tekrar dondugun zaman ali pasa carsisini gez. aynalı supurge, meyve sekli verilmis sabun gibi ıvır zıvırlardan topla. badem ezmesi olayına girme. bayat satıyorlar genelde. e bu kadar gezdik karnımız acıkmadı mı. benim bile acıktı. hemen ilk buldugun adamın yakasına yapıs "aydın tava ciger nerde" de. sokaktaki kedilere sorsan gosterir o derece. edirne'de cigerciler ikiye ayrılır. aydın tava ciger ve digerleri. sıra olabilir onunde. sabret bekle. bekledigine degecek. karnımızı doyurduktan sonra. yukarı dogru uzan selimiye'yi gor. icinde gez. ille fotograf çekicem arkadas ben dersen daha yukarı çık muradiye camii'nden muthis pozlar cek. sonra atla minibuse hastane durağında in. şükrüpaşa'ya çık. orda da gez dolaş kafana göre. güneşin batımını ordan izle mümkünsün. hava kararmaya başlayınca baca'ya nasıl gideceğini sor insanlara. baca'ya geldiginde "baca köfte salonu"nu sor. kime sorsan gösterir yine. orda 1-1.5 porsiyon köfteye yumul. köfteci osman falan edirne'nin vitrinine koydugu koftecidir. ama asıl kofte baca'da yapılır. tecrübe konuşuyor burada. ee yedik içtik. artık zengin kalkışı yapalım. eger akşamında kalacaksan tekrar minibuse bin ayşekadın'a git. orda "çamlık"a git. çam ağaçlarının arasında, kazlar, ördekler, kediler,köpekler, balıklarla birlikte havuz kenarında mis gibi çay iç rahatla. of be ne muthis gundu diyeceksin.

biraz yardımcı olabilir bu:

(git: 36134)

şu an muhtemelen yoklama kaçağı durumundasın.ancak asker kaçağı değil.askerlik şubesi büyük ihtimal seni 2009 nisana tecil etmiştir.aralık ayına yetişmen pek mümkün değil.çünkü bunun için erken askere alım için dilekçe vermen gerekiyor ve onun da süresi yanlış hatırlamıyorsam 21 ekim gibi birşeydi.dolayısıyla bu tarihten önce dilekçe vermediğin için aralıkta gidemezsin.bence önce gidip yoklama yaptır ve yoklama kaçağı durumundan kurtul ve seni ne zamana tecil ettiklerini öğren.eğer 2009 nisansa, nisana kadar hiçbirşey yapmana gerek yok.yüksek lisansa girdiğinde gider tecilini yaptırırsın.

anlaşıldığı kadarıyla sen yoklama kaçağısın, asker kaçağı değil. ve muhtemelen seni aralıkta askere almazlar. aralıkta gidecek olan vatandaşlar şu anda yoklamalarını yaptırdı ve kararlarını aldırdılar.
askeriyeye kendin gidersen işlemlerini yaptırır, en erken nisanda gidersin. ola ki kendin gitmeden polis veya jandarmaya yakalanırsan onlar götürür seni şubeye (akşam yakalanırsan sabaha kadar nezarette kalırsın) ve aynı işlemleri onlar yaptırır.
bu şekilde olmasının tek avantajı askerlik şubesinde sıra beklememek olacaktır.

bir de bu yazdıklarımın tamamı kişisel tecrübelere dayanır, herhangi bir yasal dayanağı yoktur.

nisanda askere gideceğini varsayalım ve sen de martta yüksek lisansa başladın, okul belgelerini götürürsün ve tecil yapılır, ama sınavdan on gün önce yani 1 nisanda sınav olur, 20 martta kadar belgeleri götürmen gerekir.

hiç şubeye gitmesen ve ilglenmesen bile 21 şubat 2009a kadar polis ya da jandarma yakalamaz seni, zira dediğim tarihten sonra bakaya oluyorsun ve gbt'de aranıyorsun, bu ufak ayrıntıyı şeyedim dedim.

kayıtlı olduğunuz askerlik şubesine mail atınız. cevap yazma mesuliyetleri var. asal'ın web sitesinde mail adres listesi mevcut. sayfalarca cevap yazıyorlar.

güzel olur, leziz olur. biz 3-4 arkadaş da böyle bi plan yaptık ilerisi için bakalım nolcak. eğer gideceksen aktur vardır en ünlüsü ama ben ısınamadım oraya. biraz ilerisinde begomvil evleri var ki benim için cennettir orası. datça şehir merkezine gitmek de 10 dakika bişey.

datça da ne iş yapacağınızı da düşündünüz mü? zira datça da yaşayanlar oranın yerlilerini saymazsak emekliler ve yabanclar şeklinde özetlenebilir.yani zaten sabit gelirleri olan ve yaşamak için çalışmaya ihtiyacı olmayan insanlar. eğer orda bi tükkan açarım ,vay efendim orda mühendislik mimarlık yaparım falan diyorsanız aynen geri dönmek zorunda kalırsınız.fikirlerinizin netleşmesi için kış aylarında bi datçaya gidin sonra karar verin derim.

aylık bir milyarla datçada iki kişi yaşanabilir. tabi ev falan kendinizin olcak.
özellikle kışın çok ucuzdur datçada herşey.

ama yabancı için iş imkanı oldukça kısıtlı.

@sarap dumani,agk;
hmm bunu öğrendiğim çok iyi oldu.. aslında benim düşüncem biraz çalışırım sonra iyi kötü geçimimi sağlayacak yatırımlar yapıp oraya yerleşir, ufak ufak mimarlık yaparım ama öyle kelli felli yoracak şekilde değil, tadımlık gibi.. emekli hayatı tadında..

ha bunları söylemek planlamak için çok erken tabi ki.. ama hayal işte, kim bilir belki yarın belki öbür gün datçaya giderim belki istanbulda kalır belki toprak olurum.. ama yine de ayakları yere oturan hayaller kurmak daha hoş..

sağolun arkadaşlar..

bu yaz git gör datçada yaşamak kolay ve güzeldir. şimdi gitsen 70-80 milyara 2 odalı bir ev alabilirsin :)
mimar olarak da para kazanabilirsin bence.

@agk;
aslında en büyük hayalim kendi evimi yapmak ama bakalım zaman ne getirecek..
bu yaz için pek çok planım var ama datçayı da bir gidip göreyim bence de, bir hafta falan en azından biraz gezip görmüş olurum gitmedim de demem..

(bkz: rodaj)

ustadan bildiğim kadarıyla ilk 1500 km civarında motoru yüksek devirlerde kullanmamak gerekir. motor açma denen olay genelde araba ilk alındığında motoru zorlamak olarak geçtiği için bence yanlıştır. siz gidip servise de sorabilirsiniz.

yeni bir ayakkabı alırsınız. daha tabanı kaymak gibi köseledir, üst derisi pürüzsüzdür. kenarları serttir. giydiğinizde ayağınıza olur ama böyle bir yadırgama vardır. eski ayakkabınızla yürüdüğünüz gibi rahat yürüyemezsiniz. satıcı der ki "giydikçe açılır". açılması için biraz giymeniz yeterlidir. 10 kilometre koşmanıza gerek yoktur. ha 10 kilometre koşunca o ayakkabı yine açılır ama açılmamış ayakkabıyla koşturduğunuz için ayağınızı da bir güzel vurur. kendisi de toz toprak olur yok yere. ama normal kullanımda az biraz giyince tabanının kayganlığı gider, ayak büküldükçe üst deri esner, kenarlar ayağın şeklini alır. eski arakkabınız kadar rahat olur. yadırgama kalmaz. koşturmadığınız için ayağınızı da vurmaz.

motor da tamamen mekaniktir. pistonu, motor bloğu, krank mili her bir şeyi yenidir. ne kadar milimetrik üretilse de ayrı tezgahlarda üretilip monte edilmişlerdir. birbirlerine yabancıdırlar. biraz kullanılmalıdırlar ki o piston içinde gidip geldiği motor bloğuna alışsın. sürütnmeden dolayı motor bloğunu kendine alıştırsın.

kastırmanıza gerek yok efendim. normal kullanın yeterli. 3000 km'den sonra kendi açılır.

kastedilen şey ´rodaj´ ise; kitabına uygun şekilde yapmak en iyisidir (farklı devirlerde ama "bağırtmadan"). bugün çin ve hindistan bile bize araba satıyorken, anadol'dan öte gidememiş bir ülkenin "usta"larının dediklerini yapmayı doğru bulmuyorum. üreticiler milyonlarca km testten sonra yazarlar genelde kullanım kılavuzlarını. bizim ustaların kaç tanesi o arabalarla 100 bin km yapmıştır acaba.

o eskiden vardı şimdikiler bilgisayarlı falan, arabaya yazık olur.

motor açma hadisesi artık tarihin tozlu yaprakları arasındaki bir hadiseden ibarettir.evvelden arabalar üretildiğinde ,fabrikada motorlar şimdiki ile alakasız test ortamlarından sonra elimize ulaşıyor,dolaysıynan motor denen kompileksi tam randımanlı kullanabilmek içün optimum şartlarda zorlamak gerekebiliyor idi.eğer uzun bir müddet kapasitesinin altında kullanıldı ise motor"sağır" dediğimiz konuma düşüyor ve daha sonra tam kapasite kullanmak mümkün olmuyor idi.lakin artık bu durum gelen şikayetler üzerine artık kaldırılmış ve araba motorları satışa sunulmadan önce fabrikada optimum şartlara hazır hale getirilerek satışa sunuluyor.yani siz arabanızı aldığınız vakit onun motoru zaten fabrikada yeteri kadar zorlanmış,açılmış hale getiriliyor.aldığınız vakit yapmanız gereken tek şey debriyajı ve kavramayı hissetmek olacaktır.yeni arabanız ingiliz kısrakları gibidir.sizin tek yapmanız gerekn devirlere alışmaktır.

yine de, rodaj tarihin tozlu sayfalarında henüz yerini almamıştır, zira ne kadar gelişmiş motor teknolojileri kullanılsa da, motor mekanik bir alet. her ne kadar bazı motorların rodajlı geldiği otomobiller gelse de belirli bir süre yüksek devirli kullanımdan kaçınmak gerekir.

eskiden ehliyetler emniyetin yaptığı sınavla defter halinde alınıyordu.daha sonra bunlar özel şöför kurslarına devredildi.özel kurstan alınan ehliyetlerde "öz" diye ibare bulunur.

ehliyeti alalı 2 gün oldu yani yeni ama 'öz' falan yazmıyo bende

benimkinde de öz yazıyor, ajan diilim, uzaylı hiç değilim, korkulacak bişey yok :) hem ajan olsa böyle kabak gibi bir ibareyle ehliyete konması komik olurdu. sarap dumanı'nın açıklaması doğru, bir zamanlar kursa gitmeden de ehliyet alınabiliyordu, o yüzden bizimkilerde özel kursa gittiğimiz için öz yazıyor, ama artık herkes kursa gittiğinden o ibare kaldırıldı.

Okuldan çıktı belgenle en yakın Açıköğretim bürosuna başvuman yeterli.

www.anadolu.edu.tr

adresinden takip et. yamulmuyorsam haziran'dan sonra falan duyurulur. orada yayınlanan klavızlardan bakarsın, okuduğun bölümünden geçiş şansın varsa, başvuru işlemi basit. gerekli belgeleri toplayıp harcı yatırıyorsun, kitapları eline tutuşturuyorlar.

iktisat-işletme-kamu için intibak yılında 4 ders alıyorsun. bu dersten iki tanesini verirsen kalan iki dersi alttan alarak üçüncü sınıfa geçebiliyorsun. bir ve ikinci sınıflarda okutulan derslerden sorumlu değilsin. örneğin matematik almayacaksın. aynı şekilde yabancı dil (3. sınıfta) almayacaksın.

ben de bir şey sormak istiyorum, 2 yıllık elektrik mezunuyum, benim geçiş yapma şansım var mı?

eğer ben, geçen yıl ki kılavuzu bulursam buraya ekleyeyim, hangi bölümlerin nereye geçiş yapabileceğine bakarsınız...

edit; kılavuz kayıt dönemine doğru yayınlanıyormuş, önceki kılavuzda bilgisayardan silinmiş.

evet olan birisi kılavuz eklerse ona göre bir baksak harika olur.. ben de turizm okuyorum geçiş nasıl olucak mesela, denyo bi bölüm çünkü arada

eğer bölümünüz işletme-iktisat ile alakalıysa intibak yok. bkz. ben. bölümünüz bilgisayar falan gibi bişeyse intibak da okuyorsunuz.

bunun dışında araştırılacak edilecek bişiy yok. okul bitince açık öğretimin belirlediği süre içinde başvuuyorsunuz.

www.aof.anadolu.edu.tr

internetten bulunduğunuz yerdeki açıköğretim bürosunun telefon numarasını edinip arayınız.saat 17:30 a kadar açıklar.oradaki ilgili kişiye bölümünüzü söyleyin ve 4 yıllığa geçiş yapıp yapamayacağınızı sorun.onların ellerinde rehber mevcuttur.son gelişmlereden sizi haber ederler.

arkadaşlar peki 4 yıllık okuldan 4 yıllık açıköğretime geçiş var mı?

4 yıllık okular içinde aynı anda okuma şansı var. Aynı şekilde öğrenci kimliği ile açıköğretim bürosuna başvurmanız yeterli.

biraz alakasız ama acık ogretimi 4 yıldan kısa bir surede bitirebilme imkanımız var mı?

zamanın behrinden beri anadoluda kullanılan yöntem:
çiğ yumurta.
ballı süt.

gerçekten işe yarıyor mu peki? tescilli bir arkadaşımız var mıdır...

La traviata cevap verir sanırım bu soruya. Mesaj da attım; )

sesin volumunun artmasindan bahsediyorsunuz. aslinda tizleri gelistirmenin yolu nasil san egzersizlerinden geciyorsa volumun de artmasi bundan gecer. sonucta onlar da birer kas, siz nasil ki bol body calisip guclendiriyosunuz sesi ses teli de senelerce duzenli egzersizle(tabi dogru egitmen ve egzersizlerle) gelisir. bu yuzden mantik ayni tek fark sesin yapisini n hassas olmasi ve diger etkenler . nedir bu etkenler

sigara kullanmazsaniz
duzenli uyursaniz
gece yatmadan once 2-3 saat yemek yemez ve reflu azdirmazsaniz
baharat asit kahve gibi seyleri abartmazsaniz

ve en onemlisi haftada en az2-3 san egzersizi duzenli yaparsaniz,aylar gectikce ses tininizda ve gurlugundeki degisiklige siz bile inanamazsiniz.

daha uzun yazmak isterdim ama eyfel karsisinda yemegi kacirmak istemiyorum tihah :)

istanbula gelince detayli bir mail atarim bunlarla ilgili selamlar

çok sevinirim: [email protected]

sigara ve düzenli uyku seçeneklerini attık maalesef :/ ama anladığım kadarıyla bunun temelinde şan eğitimi yatıyor...

diaframınızı kullanmayı öğrenmek de işinize yarayabilir.bir de "kafa sesi" denen bir olay var.vakıf değilim lakin araştırırsanız işinize yarayacağına eminim.

unfaithful

a perfect murder da sayılabilir..

intersection

match point

www.imdb.com

(bkz: closer)

(bkz: eyes wide shut)

tam olarak konusu aldatma olmasa da;

little children

heist. ( aldatma derken kastettiğiniz sadece kadın erkek ilişkileri mi yoksa çeşitli dümen dolap mı bilemediğimden çeşit olsun dedim)

hannah and her sisters

derailed

emrahin anasinin si.ildigi butun filmler.
(bkz: emrah kos anani sikiyorlar )

(bkz: fracture)

@annem bana kiz bul evlen dedi
benim de aklıma ilk fracture geldi ama aslında aldatma üzerine bir film değil fracture, sadece başlangıç noktası aldatma... Yine de izlenebilir elbet.

(bkz: yazgı)

--spoiler--
Butterfly on a Wheel
Malice
--spoiler--

itiraf

Şimdi bildiğim kadarı ile lise mezunlarının da belli bir süre (en az 2-3 yıl) tecil hakkı oluyor fakat lisans terklerin nasıl bir durumu var onu bilmiyorum. Okulla ilişiğiniz kesildiyse okula geri dönmek için af dışında başka bir çare yok. Açıköğretim üniversite öğrencilerine ve mezunlarına sınavsız fakat siz atıldığınız için açıköğretim için de ÖSS'ye girmeniz gerekir. Bir lisans programını bitirmediğiniz için açıköğretim e kayıt olmanız durumunda askerliğiniz sanırım 7 yıla kadar tecil edilir...

okuluna git bir konuş. ben başka bri okula geçeceğim için okulu bırakmış 1.5 sene harç falan yatırmamış gitmemiş-bir şey yapmamış idim. sonra yeni okuluma kayıt olmak için lise diplomamı almaya gittim, ilişiğimin kesilmesinden 1 sene sonra(eve kağıt gelmişti ilişiğiniz kesilmiştidr diye). neyse gittim, kaydımı ve lise diplomamı geri almak istiyorum demiştim öğrenci işlerinde. onlar da "aa harç borcunu ödersen kaydını tekrar yaptırabilirsin, öyle dediğine bakma" demişlerdi de ben yok kalsın demiştim. belki seninki de öyle bir durumdur.(kocaeli üniversitesi)

askeriyeden evinize gelen kağıt muhtemelen yoklama kağıdıdır.okulu bıraktıktan sonra askerliğiniz tecil edilmeyeceği için yoklama yaptırmanız gerekir.eğer yoklama yaptırmazsanız yoklama kaçağı durumuna düşersiniz ki işte o zaman polis sizi aramaya başlar.yakaladığında zorla yoklamaya götürür.bu duruma düşmemek için ne yapmak lazım?.açıköğretime girebilirsiniz.bu esnada af beklersiniz.af çıktığında okulunuza döner halledersiniz.burda önemli olan şu ki açıköğretim askerliğinizi 29 yaş bitimine kadar tecil eder.yani o yaşa kadar açıköğretimi bitirmenizi tavsiye ederim ki zaten o zaman kadar af çıkar gibi geliyor.her halukarda askeriyeye gidip yoklama yaptırmanızı tavisye ederim.merak etmeyin apar topar sizi ordan askere göndermezler.isterseniz bağlı olduğunuz askerlik şubesini arayıp telefonla durumunuzu sorun.daha net olur.

beşiktaş- cevizlibağ. cevizlibağ (metrobüs) yenibosna veya avcılar. oradan da silivri minibüsleri var. yenibosna'dan kalkıyor, avcılar'dan da geçiyor, kafanıza göre.

alternatif : beşiktaş'tan eminönü. eminönü'nden yenibosna. yenibosna'dan minibüsler.(bu yavaş olur)
alternatif : beşiktaş'tan 28o ile otogar. Otogar'dan otobüsler.(otobüs kasmak gereksiz sanki)
alternatif : beşiktaş'tan 28 veya 28t ile kabataş. kabataş'tan tramvayla zeytinburnu. zeytinburnu'ndan metroyla yenibosna. (çok aktarma yapılır ve orta hızda gidilmiş olur)

bence en iyisi ilk cevapta söylediğim. deniz yolu hakkında bir fikrim yok.

Esenler otogarı'ndan, İstanbul Seyahat veya Tekirdağ'a giden diğer firmaları tercih ederseniz otobanı kullandıkları için kolay olur ve kısa sürer. Beşiktaş'tan servisleri de var otogara.

Bir de Silivri Birlik'in otobandan giden ekspres seferleri vardı eskiden. Onları da araştırabilirsiniz.

beşiktaş istanbul seyahate gidilir.tekirdağ istikametine her saat başı araba kalkar.bir saat önce de servis beşiktaştan hareket eder.kendini buna göre ayarlarsan beşiktaştan silivriye takribi iki-ikibuçuk saat içinde ulaşırsın.

trafiği dahil etmezsek işin içine iki-ikibuçuk saatte istanbul'dan edirne'ye bile gidilebilir. trafiksiz ortamda en fazla 1 saati bulur, yer çekimsizde 6 saat falan (öeh)..

uzoyu bilmem de diğeri soruda olmamalıydı.

tek işlevi tozu toprağı külü tutması, filtre etmesi diye biliyorum. masraftan başka bir işe yaramaz. rakıya votkaya yazık olur.

Bence kessinlikle işe yarar. Çünkü alkolün kaynama derecesi sudan daha düşük olduğu için duman çekildiğinde daha fazla buharlaşma olur, ki bu buhar yoğun alkol içeren bir buhar. Bunu direk ciğerlere çekerek çok güzel sarhoş olabilirsiniz.

Ama pahalı tabii ona bi şey diyemem...

kafayı bulmak istiyorsan su yerine tiner koy :)aman diyim abi nargileyle havaya uçarsın.

Su yerine alkol koymak benim de kafamda vardı ama alkol oranı yüksek bir içkiyi oraya koymak bana israf gibi geldi. Onun yerine sıvı olarak tüketmek daha mantıklı.

Arkadaşınızın karışımı hakkında no comment.

suyun görevi filtre etmektir.su yerine votka koymanın bi faydası olacağını sanmıyorum.zira olay yoğunlukla ilgili.su yerine süt konuyor kimi yerlerde.kıvamı daha yoğun olduğu için içimi etkiliyor.arkadaşınızın arşa ermesi su yerine koyduğu uzodan değil tütüne karıştırdığı esrardandır.

dumanı süzerken az-çok tadını da değiştirir ama kafa yapacak kadar bişiy olmaz. nargile içerken kafa oluyorsanız zaten o karbondioksit zehirlenmesidir haberiniz olsun.

aylar önce bunu rakıyla denemiş bir arkadaşım kafasının hala güzel olduğunu iddia ediyor. :) doğruluk derecesini bilmemem.

Buhar/duman gibi kutlesi ve isi kapasitesi cok az olan bir seyin, icinden gectigi siviyi isitip buharlastirabilecegini sanmiyorum. Yani nargiledeki alkol dumana karismaz bence.

alkol uçucu bi' madde olduğu için, ısınıp buharlaşmasına gerek olmadan da etkileyebilir pek ala diye düşünmekle birlikte, bu etkinin çok da büyük olmayacağını tahmin etmekteyim. mundar etmemek lazım rakıyı, yazık..

deniz otobüslerinde herbiri yaklaşık 10.000 hp 4 adet ana motor olduğunu düşünürsek yakıt sarfiyatını varın siz hesab edin.

yakıt tüketimleri litre/saat olarak verilir. 60metre boyunda bir yolcu gemisi 3000 lt/sa yakar. motorlarını bilmek gerek...

ççoooook yakıyorlar. öyle böyle değil.

abi 1 hafta önce söyleseydin bakardım vardı sattık ya =(. ama km başına 1000lt diil de saat başına 1000lt gibi bir rakamdır o.

sarap dumanının verdiği hp bilgisini Google amacadan öğrendiklerimle birleştirdim.

10.000 hp = 735 kWh
turbocharged diesel motor için tüketim değeri 0.23kg/kWh
Buna göre motorların tüketimi 735 kWh * 0.23kg/kWh ~ 184 ton/h
4 motor için 736 ton/h
1lt motorin 840kg imiş.

Not: 1/8 oranı pek kafama yatmadı. Bu durumda ihtiyacımızın iki katı büyük motor olup yarım devir kullanmak acayip avantajlı oluyor.
736.000/840kg = 876lt/h

Denizcilerin kullandığı yakında ÖTV indirim var. İndirim oranını buladım litersini 3.0lt aldım.
876 x 3 = 2628 ₺/h

Bu motorlar tam devirde çalıştığındaki tüketim. Yarım devirde tüketim maksimum seviyenin 1/8'ine düşermiş.

2628 / 8 = 328 ₺/h

45km ne kadar sürede gidiyor bilmiyorum ama iskeleden ayrılırken ve yanaşırken tam yük, sabit hızda giderken yarım yük gibi hesaplasan sağlam bir meblağa ulaşırsın gibi.

@zombi 8 sene önce sorulmuş bu soruya neredeyse uzay zamanı büküp, zaman yolcuğu yaparak verdiğiniz bu cevapla, "gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır" sözünün canlı kanıtı oldunuz. Tebrikler.

hmm..geçen ay aynı yollardan geçtim ve öğretmen evinin birinde karar kılındı kafa yenmek üzereyken..
-itü maçka tesisleri güzel- 55-80 ytl arası full
- tekne düğünleri 40 ytl civarından açıyor.
- hakimevi için iyi referans vermişlerdi(tarabya tarafında sanırım)
- beyoğlu öğretmenevinde halen yer var mı sorulabilir ..
- feriye lokantası- ortaköy pek pahalı idi- 80 eurodan başlar gibi..
- park ormanda 75 ytl civarına inmişler bir arkadaş için
bunlar yemekli mezeli içkili fiyatlar..genelde kamera fotograf süsleme vs. ıvır zıvır dahil değil fiyatlara..
mutluluklar ve bol sabır dilerim..

eğer sana uygun olursa silivri garden'a bir bak derim.

Ben orada yapıyorum. istersen fiyatlarını mesaj atarım.

600 kişilik salon, ne kadarını istersen kullanabiliyorsun.
tüm masalar giydirilmiş, fiyata tüm masa süsleri ve gelin yolu dahil
fiyata orkestra dahil, çok güzel bir hanım kızımız ne istersen onu söylüyor
yemek zaten garden'ın yemeği
fiyata pasta da dahil.

aija 80 euro demişti kişi başı, yemek+mekan, pasta ve süslemeler hariç.
florya'da çınar otel 80 ytl, yine aynı şekilde ekstralar yok.
dedeman büyükçekmece daha açılmadan 75 ytl fiyat çekti, elbette ekstralar yok.

silivri garden tüm bu salonları siler atar.
fiyatı da bunların yarısı bile değil. yapma şansın olursa git bir bak gör.

Biz 3 hafta önce godless commie ile kuzgun bar'da evlendik. Daha 40'ımız çıkmadı (Bu vesile ile duyurayım, madem ekşi duyurudan kalktı). Rakam konusunda istersen godless commie'ye bir mesaj at.

Müzikler çok güzeldi (pink floyd, time'la girdik). Üst kat için plazma koymuştuk ama alt kata sığdı herkes. (www.kuzgunbar.com'dan bir bakılabilir). Yiyecekler çok kaliteliydi, deniz ürünlü çok değişik kanepeler vardı. masa düzeni yapmadık ama, kokteyl prolonje oldu, gündüz 2:30'dan itibaren, nikah memuru da oraya geldi; tabii ki, daha sakin saatleri/günleri tercih edince, fiyat daha makul olacaktır.

Çıkınca sahil iki adım, Arnavutköy'de deniz kıyısında, balıkçılar arasında, doğal fotoğraflar da çekmek mümkün, standart damat omzuna yaslanmış, zülfü eldivenine dökülmüş düğün fotoğrafı yerine (örnek gönderebilirim :))

Ayrıca, özellikle "damat bey" için çok keyifli oldu, Arnavutköy kahvesi de 2 adım mesafedeydi ve bir ara düğünden kaçıp, fenerbahçe-galatasaray maçını seyretmeye gittik o kılıkta, öyle gidince para da almadılar çaydan kahveden.

Tanıdık böyle bir mekanla anlaşırsan, sana zorla kendi sözleşmeli fotoğrafçılarını da empoze etmezler, insanlara, sıraya girin, takı takarken resim çekeceğiz zulmü de çektirmezler, eşle dostla anlaşırsın, herkes bol bol çeker.

Pastayı da, mekana indirim uygulayan bir pastaneden aldık, o da çok şıktı ve çok makul fiyatlıydı(istersen onun da resmini iletebilirim).

(ayrıca, makul gelinlik/saç/makyaj fikirleri de istersen, mesaj at lütfen)

Elimden gelen budur, umarım faydası olmuştur.

moral bozmak gibi olmasın ama yaz başında düğün için şimdiden hazırlıklara başladık demişsiniz. ama geç bile kalmışsınız. yaz başı için hafta sonları yer bulmanız çok zor. hafta içi olabilir.

ramazanın yaza geliyor olması, eylülde yapılacak olan bütün düğünleri de geriye çektiği için biraz sıkışmış programları. biz de arkadaşımıza bakıyoruz yaklaşık 1-2 aydır ama henüz bir yer bulamadık.

düğünle dernekle işi olan bir insan değilim.lakin geçen yaz gidip çılgınlar gibi eğlendiğim düğünden yola çıkarak kabataş iskelesindeki tekneleri de düşünün derim.hem asya hem evropa, alabildiğine boğaz manzarası ve isteğinize göre yemece içmece.ayrıtıları nedir bilemem lakin katılımcı olarak diyebilirimki insan boğaz havasında içtikçe içiyor halaydan halaya koşası geliyor.

daha yeni çıktı yahu..

american gangster

bir de eskilerden;
traffic

uluslararası silah kaçakçılığı;
lord of war

en klişeler ocean's eleven ve italian job. mesela Fun with Dick and Jane de komedi türünde iyi bir örnek sayılabilir (sen enron deyince bu film aklıma geldi).

(bkz: Layer Cake) de olabilir sanırım.

lord of war diyorum ben de, cuk oturur.

biraz bayat ama;
the departed

aradığın şeyi tam ifade eder mi bilmiyorum ama organize işler filminin aslında organize suçlar konusunda güzel bir bakış açısı olduğunu düşünüyorum. bayık olduğumu düşünebilirsin de tabi :)

heist vardı bi de, gene hekmın fln.

www.epinions.com

the usual suspect

Fight Club: Organizasyonsa organizasyon, suçsa suç...

imdb.com

yandaki etiketlerden birine tiklayarak baska bir keywordu ilave de edebilirsin. sana tavsiyem blow adli harikulade filmdir ayrica.

goodfellas

once upon a time in america.yada şöyle yapın bence.al pacino ve robert de niro'nun filmlerine bi göz atın.en bilinen suç filmlerinde biri yoksa diğeri vardır.

rezervuar itleri de olabilir sanki.

(bkz.inside man)

böyle durumda tekrar doktora gitmeniz en iyisi olur. burdaki şikayetlerinizi doktorlara anlatırsanız buna göre bir tedavi uygulayacaktır.tabi bazı durumlarda psikolojik olabiliyor ama bu delirdiğinizi göstermez. şimdiden geçmiş olsun.

doktor değilim ama çok benzer belirtiler gösteren bir arkadaşıma "panik atak" teşhisi kondu bunun üzerine gitmeni öneririm. oldukça yaygın bir hastalık ve tedavisi de var merak etme delirmiyorsun. =)

anksiyete problemine benziyor bu anlattıkların. psikiyatriste de danışmalısın. yani illa psikolojik olacak die de bir durum yok ama eğer tıbbi hikayede adamlar sağlıklısın diyorsa bunun sebebi psikolojik oluyor büyük ihtimalle.

muhtemelen panik ataksınız.netten panik atak hastalığını araştırıp belirtilerinin size ne kadarının uyup uymadığına ,panik atağın ne olup olmadığına bakabilirsiniz.

panik atağa doğru yol alan anksiyete bozukluğu gibi gözüküyor hakikaten.
geçmiş olsun.

üst midenin bulunduğu bölgede, kaburgaların başlama noktasından biraz daha yukarı solda sıkıntı verici burukluk yada boğuluyormuş hissi olmadıkça pek takılacak bişi değil. sırttan soğuk yemişsindir vücut ciğerlerin arkasında gaz biriktirmiştir, göğüs kafesine baskı yapar. kişi kendini fazla dinlerse psikosomatik ağrılar oluşturabilir.

kalbinizi dinlediklerinden sonra bir sorununuz yoksa, ve akciğer filmi, ekg, eko doğru yorumlanmışsa fizyolojiniz normaldir.

bunun dışında alkol, uyuşturucu, ya da herhangi bir ilaç kullandınız mı? eğer bunların hepsinin cevabı hayır ise panik atak, ya da stres ağrıları çekiyorsunuz.

cevap yazan herkese çok teşekkür ederim.

benim de aklıma panik atak belirtileri olabileceği aklıma gelmişti. ama açıkça söylemem gerekiyor ki bununla ilgili şeyler uzun uzun okumaya korkuyorum. ne okursam onlar birer birer bende de gözükecek gibi geliyor.

alkol arada sırada kullanıyorum. ama fazla ve düzenli olarak değil. uyuşturucu veya başka bir ilaç kullanmıyorum.

kick boks. ama fiziksel yapında önemli.

180cm'e 73kilo vucüd'da kas yok diyebiliriz

Şayet altı aydan daha uzun süre devam edebileceksen kesinlikle Aikido derim.Öyle kaslı vucuda hoplamaya zıplamaya hiç gerek olmayan bir spor, tabi iyi bir hocadan öğrenmek gerekir, piyasada bir sürü çakma haca var ve genelde ücretler çok pahalı.

sokakta bulaşan olursa kendimi daha iyi savunayım ve "6 ay" diyorsanız aikido, kung fu, karate do, judo, vs "do" ları aklınızda çıkarmalısınız. bunlara 2 sene devam etmeden kendinize güveniniz gelmez. 6 ayda mesafe kat etmenizi sağlayacak boks ve kick boks vardır (böyle yazılıyorsa çok yanlış). fiziksel yapınız gereği boksu seçin derim. boy 180 se yanınıza adam yaklaştırmazsınız. (kendi gitmişliğimden değil de ev arkadaşım boksör eskisi)

Aikido dediğin, bişey yapmadan önce oturup konsantre olman falan gerektiren bir vücut sporu. Yolda bulaşan adama "dur bi konsantre olayım" deyip, kenara bağdaş kurup gözlerini kapatıp konsantre mi olacaksın?

Kickbox ise "Allah ne verdiyse" dalmayı öğreteceği için senin için daha mantıklı.

aikido dediğin şey bir savaş sanatı, biri sana saldırdığında "dur bir konsantre olayım" diyip bağdaş kurmazsın, çünkü aikido sana bu gibi durumlarda konsantrasyonunu ve soğukkanlılığını korumayı öğretir.

aikido

aikido'da adamı dövmezsin adamı kendi enerjisiyle uzaklaştırıp etkisiz hale getirirsin. ki zaten aikido ile bedensel bütünlüğü yakaladığında kavga edeceğini sanmıyorum "hadi canım" der geçersin. ancak sana saldırılırsa öğrendiklerini uygularsın.

ha bu kadar kısa sürede adam dövmek istiyorum ben diyorsan kickbox da sana pek bir yarar sağlamaz. 6 ayda ancak vücudunu alıştırır hareketleri öğrenirsin. gerekli akıcılığı sağlayabileceğini sanmıyorum, 3 yıl yaptım. kickbox'da zihin boşaltmak ve zinde kalmak için yapılır en azından ben öyle yaptım. müsabakalara falan bakma sen. adam dövmek için istiyorsan git arkadaşlarını çağır onlar dövsün.

şunu da anlatayım; kickbox yaptığım zamanlarda aikido yapan bir arkadaşımın daveti üzerine salonlarına gitmiştim ilk 30 dakika koşu esneme sonraki 30 dakika da sadece takla attık. ben sıkılırım böyle eğitimden deyip "ne iyi etmişim de aikidoya gitmemişim" demiştim. ama uzun vadede çok güzel olduğunu biliyorum keşke sıkılmayacak bir adam olsam. benim vücuduma kickbox daha yatkındı onu seçtim değil olay zaten bu sporlarda vücudunu eğitirsin ve yaptığın spora göre gelişir kasların. sadece aikido bana biraz daha hareketsiz geldi o kadar.

aikido,judo,karatedo gibi sporların sonundaki "do" eki izlenen yol anlamındadır.fiziksel ve ruhsal disiplin amaçlı sporlardır.eğer hayalinizde 6 ay bi kursa gidip uçan tekme, aduket,finish him hareketiyle böbrek sökmek gibi şeyler varsa bunu unutun.amacınız sadece adam dövmekse 6 ay boyunca kursa vereceğiniz parayla 2 tane şopar tutun en azından garanti olsun.yoksa 6 ay aikidoya gidip öğrendiğiniz şeylere güvenip adama dalarsanız yiyeceğiniz sopanın haddi hesabı olmaz.

lisede aikido eğitimi almış bir arkadaşa bir gaz anında uhaa diye uçarak dalmıştım. adam 2 eliyle yerinden bile kıpırdaman bişiy yaptı. tam üstüne doğru uçarken kendimi birden kapıya yönelmiş buldum. tabii çota diye kapıya geçirdiğimi belirtmiyorum bile.

aikido çok sağlam işe yarar bir olaydır bu örnekte yaşadığımla görüleceği gibi.

tabii elinde tabanca olan bir psikopata hiç bir dövüş sanatı fayda etmez bence o ayrı.

ben çok araştırmıştım bu martial art çeşitlerini. ne kick box ne de aikido kardeşim. her şeyi içinde içeren, kick boxı da aikidoyu da karateyi de, güncel hayatta en çok işine yarayacak WING TZUN öğrenmek daha mantıklı. Youtube'de filan bir videolarını izle istersen Emin Boztepe diye arat.

gencler, yigitler, romalilar... su savas sanati bundan ustundur, otekisi daha iyidir, aikido kikboxa basar ama wing tsun hepsinin amina kor gibi bir sey yok.(wing tsun dediginiz de kung-fu'nun bir varyasyonu bu arada)

onemli olan insanin kendine yakisani giymesi, yani kendi vucuduna, karakterine uygun olani yapmasi.

6 ayda aikido ogrenilmez. 6 yilda da ogrenilmez, 16 yilda da ogrenilmez. hayatin boyunca ogrenirsin. bunun yolu bu. o yuzden kick box senin isteklerine daha cok cevap verecek gibi geliyor bana.

6 ayda ogrendigin kickboxun yarisini ayaklarini kullanmak icin harcasan, 6 aydan sonra ayak hareketleri yapmayacagindan, onlari hem zihnen hem de bedenen unutacaksindir. geriye ne kalacak, yumruklar. bunlari da kullanmazsan, bunlari da uzun surede ayni sekilde unutacaksin. ayni durum aikido icin de gecerli. evde, 6 aydan sonra aikido calismaycagin icin bunu da 3-4 ayda unutacaksin. sen kotunun iyisi olarak boks u sec bence. o kadar kisa surede ancak yumruk gelistirebilirsin.

c: hic biri!!WING TSUN kesinlikle... hele 6 ay gidiceksen kesinlikle wing tsun yapmani tavsiye ederim.. siddetle hatta.. salon sporlari ile bosuna zaman kaybetmeni istemem.. 4,5 senedir wt ile ugrasiyorum ve wt hayat kurtarir.. bu kadar..

aziza mustafa zadeh - take five.

valla bildiğimiz jazz standartı olandan bahsediyosak söz yok diye biliyorum...
george benson versiyonu başarılıdır bu arada..

al jarreau versiyonu vardır dediğinize yakın.

çanaktan manaktan anlamam october, ama yanak lazımsa bi alo de gelirim hacı aşşdljkgdaşlfgjşd

çanağın markası falan önemli değil.önemli olan çapı.ama 90 lık bi çanak işini görecektir.eğer 2 çanak alacaksan 2 tane de lnb almalısın.lnb de dikkat edeceğin şey universal lnb olması.ama zaten artık piyasadakilerin neredeyse tamamı universal.elektrik kesintisi muhtemelen receiverin flashını yakmışsındır.elindeki receivere artık kolay kolay yazılım desteği alamazsın.sana tavsiyem usb girişi olan bi receiver alman.bu sayede net üzerinden şifreleri günceller ayrıca digitürk yada bunun gibi şifreli yayınları share edenler sayesinde alayını seyredersin.

1-next lnb iyidir
2-çanak farketmez.fakat sathı pürüzsüz parlak olmalı.kenarlar da kavlama olmamalı

yanıtlarınız için çok sağolun ama bir iki sorum daha olacak. mesela şimdi iki çanak şart gibi görünüyor değil mi? bir çanakla sadece türkiyeden kanallar(cnbc-e,e2,ntv) hariç izlemek mümkün olacak sanırım?

ikincisi de receiver değiştirmeyi şu an için düşünmüyorum da. sadece yukarıda yazdığım kanalları receiveri ilk aldığımda izleyebiliyordum. benim sormak istediğim soru. hala şifreler kodlar vs. paylaşılabiliyor değil mi? yani aldığım yerin geçiştirdiği gibi,toptan bir değişme,bir yasak gibi birşey yok?

şimdi multivision fln artık 6 dakikada bir şifre değiştirdiği için ve şifreleri de aes key olduğu için eğer elle giriyorsan pek bir işe yaramıyor, ama eğer benim bilmediğim bir auto update programı yüklemişlerse izlenebiliyor. discovery, ng, vs. de artık sadece polsat'ta çözülebiliyor ama ingilizcesi yok sadece polonyaca. türkçe olanı da şifreli (d smart'ta var) eurosport da sürekli değişiyor ama lyngsat'da yazar hangi şifreleme teknolojisi kullandığını. bbc prime için şifreye gerek yok, vh1 de bir fransız buketinde şifresiz olarak var. geo kanalını ise bilmiyorum.

tek çıkışlı lnb kullanman yeterli olacaktır. çanaklar da önemli değil. bunların yanında eğer çift çanak kullanacaksan bir DiSEqC kutusu alman gerekecek, o çok adi olmazsa iyi olur.

son yazdığın soru ile ilgili, ntv e2 cnbc e için niye ayrı uydu gereksin? ikisi de diğer türk kanalları gibi turksat 2a'da mevcut.yani tek çanak ile izlenmeye değer türkçe kanalların tamamını izleyebileceksin. makinene yeni bir emu software'i atılırsa şifreleri sürekli güncellemen şartıyla (kumandadan yapılıyor) yukarıda belirttiğim şartlarla o kanalları izleyebilirsin. toptan bir değişim, yasak elbette yok, hatta eğer söz konusu yayınlar türkiye'de satışı yapılan kanallar değilse yapılan şey illegal bile değil, ama şifreleme teknolojileri ve çabaları gün geçtikçe artıyor. bir sene önce birçok kanalı izleyebilirken şimdi yeni şirketler ile bu sayı daha da azaldı.

kediotu

www.yenisafak.com.tr

ve de hafif müzik....

iyi uykular...

nerede bulunur?
sözlükte baharatçılarda satılmamaktadır falan yazmışlar...

kediotu köklerinden yapılmış doğal kapsüller oluyor ya da aktarlar da satılıyor.. Kapsülleri denemedim hiç araştırmak lazım belki iyisini bilen vardır burda..

yarın iyce erken kalkın en dooğru yol budur..

Hiç uyumayarak bile denemelerim oldu, bünyeyi yeniden başlatmak adına... Ama gün boyu ruh gibi geziyorum, gün içinde orada burada ayakta uyuma diyebileceğim, en fazla 1 saatlik kestirmeler oluyor. Yine de eve gelince yatıp kafayı uyuduğum nadirdir. Ben istiyorum ki gün boyu zinde olayım, uyumak istediğimde tak uyuyayım...

papatya çayı, rezene çayı falan da iyi gelir.. bir de sarı kantaron..

Eczanelerde satılan efervesan magnezyum tabletleri var. Çak bir tane yatmadan yarım saat önce. Bak nasıl uyuyorsun. Doğaldır, ilaç değildir.
Ayrıca yanında, bir adet zinco ve bir adet de apikobal alırsan, bir testosteron booster elde etmiş olursun ki yine tamamen doğal olur.
(bkz: zma)

ilaç sayılmayan eczanelerde satılan bitkisel bir sedatifmiş.
yatmadan 1 saat önce bir kaşık.
(bkz: passiflora)

-doktor tavsiyesi değildir, (bkz: use at your own risk)-